1. 51.
    0
    soul of pitch

    gheoghe hagi, karpatların maradona sı,10 numaraların şahı, futbol dehası, gibi gibi gibi vb... hatta romanya için bkz:gheorghe hagi stadium. peki ya türkiye'ye

    adım attığı o günlerde, sokak köşelerinde taştan kalelere, dikine hayata tüm hayalleriyle çalım atan küçük arda turan lar için? aslında tarifi çok zor,

    ama tanımı çok basit; "futbol zütle değil, kafayla..!"gheorghe hagi...

    klişe fr. cliché
    sf. mec. basmakalıp (söz, görüş vb.):
    “söylediği sözün klişe olduğunu, bir yazarın klişelerle yazmamak zorunda olduğunu kabul etmez o." tdk(türk dil kurumu)

    ne kadar garip şu basit oyun;22 kişinin bir topun peşinden koşarken, binlerce akbabanın üstlerinden alçak uçuş yaptığı, milyonlarca insanın şu kısacık ömürde

    saatlerini verdiği bu endüstriyel düzen.ne kadar nankör,17 mayıs 2000 tarihinin taraflı tarafsız o gece verilen tüm sözlere, akan tüm gözyaşlarına, eşlik

    edilen tüm marşlara rağmen, üstüne üstün sadece başarılarıyla övünen bir milletin o tarihten sonra futbol adına(kazanılan materyal anlamında)

    zirve yaptığı o anın bugün klişeleştirilmiş olması... ne kadar taktan, general franco nun 3 f sinde ki futbolu futbol olarak algılayan bir babanın oğlunun

    babasını gheorghe hagi ye fiziksel olarak benzetip duygusal olarak en az 10'nun kadar sevmek.ne kadar acımasız, futbolun birkez daha(bu son olmayacaktır da)

    kabuk değiştirdiği bu zamanlar da ,eski bir kovboy numarası olarak;yenilen takım antrenörünün bir ortasaha çıkarıp bir forvet alıp rakip takımı kulaklar da

    what a come-back çınıyla yıkmak, hele ki rakip takım tarihinin en kötü sezonunu geçirirken, hatta ezeli rakibin iken, hatta antrenörü klup tarihinin en başarılı

    isimlerinden biriyken ,ikinci bir komplo sonucu kendisine akut muamelesi yapılırken... ne kadar ilginç, koca sezon da sadece 2 maç, gönül verdiğin renklerin,

    futbolun ölü sezonunda hergün çeşitli yayınlardan takip etmeye çalıştığın futbol klübünün, takdir edilesi performansını ezeli rakibine karşı tekrarlayarak yine

    hüsranla ayrılmak... ne kadar enteresan, roberto carlos a 35 yaşında harika bir çalım atıp, futbolun kalçayla değil de kafayla oynandığını iddia etmek...

    ne kadar tarifsiz, aynı zanaatta başka bir pozisyonda, 10'un karakterini 10'nun sembolleriyle görememek veya 10 senedir şefsiz bir orkestraya verilen bunca

    vakit...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster