1. 1.
    +64 -2
    tam bu duruma uyan bir olay biliyorum. bir arkadaşımın başından geçmiş.
    bizimki, epeydir hasta olduğu bir kızı sonunda tavlıyor. çiçek, böcekle geçen bir kaç günlük faaliyetten sonra, kızı yemeğe çıkarmaya razı ediyor. tabii üniversite yılları. sefalet diz boyu. arabayla gidecek halleri yok. zaten küçük bir şehir. yürünerek her yere gidilebilir. mevsim bahar. hava güzel. yerler ıslak. bunlar el ele yürüyorlar. bizimki mutluluktan havalara uçacak nerdeyse. kıza iltifat üstüne iltifat ediyor. neyse, bunların karşısına küçük bir su birikintisi çıkıyor. kız su birikintisinin kenarından geçiyor. bizimkinin diğer kenardan geçmesi için, kızın elini bırakması lazım ama bırakmak istemiyor. suyun üstünden atlamaya karar veriyor. zaten kolay bir atlayış olması muhtemel, zira, bir metrelik falan bir birikinti. neyse, bu hafifçe yaylanıyor... hooooop, havada kısa bir uçuş. paaaaaa, karşı kıyıdayız.. her şey normal.. yannan normal dıbına koyum. her şey normalse o gökgürültüsü gibi zoooooorrrrtt sesi nerden geldi? evet, tahmin ettiğiniz şey. bizim mal, ayakları yere biraz sert değince, duyulmaması imkansız bir şekilde ossuruyor. kızla bir an gözgöze geliyorlar. kısa bir sessizlik...
    hay anasını gibeyim. neyi, nasıl açıklayacaksın? sonra ikisi de yürümeye devam ediyorlar. bizim züt kafa, çaktırmadan, vücudunun çeşitli yerleriyle, aynı sesi çıkarmaya çalışıyor. hani, ses aslında zütümden çıkmadı, ayakkabılarım zortladı, kemerim fortladı hesabına. ama nafile.. aynı senkronu bir türlü yakalayamıyor..
    sakin bir yemek, kısa konuşmalarla gün bitiyor ama hiç bir şey eskisi gibi olamıyor tabii. belki kız unutur ama, bizimki böyle bir rezilliği unutabilir mi? kızı ne zaman görse, aynı sahne canlanıyor gözünde..
    velhasıl-ı kelam, bir kaç gün sonra ayrılıyor kızdan.
    özet: su birikintisinden atlarken dikkatli olmakta fayda var aq.
    ···
   tümünü göster