1. 601.
    0
    icabın tabiatı

    önemli bir akşamın; huzursuz ağaçları,
    bahaneyi rüzgara bulup vururken yerden yere
    meyvelerini,
    kalabalık caddede tek ışık, kutusunda kapalı
    bekleyen bir yüzük.
    şık ve eskimiş bir cekette, akıbetini bekliyor.

    ilerlerken yolunda, seçemiyor etrafı;
    şen bir çocuk koşuyor, arkasında
    nerede kaldı ölüm diye, bekleyen dedeler.
    ya ak ya da kara geliyor, göze her şey.
    başka türlüsü yokmuş gibi,
    önemli güne
    ayak uyduruyor göz.
    eliyor duygusu zayıf, bayağı
    görüntüleri.

    ürkek adımlar; zamanı tüketti,
    kötülüğün karşısına dikilircesine,
    kaskatı, kesildi, delikanlı
    hakikaten var mıydı, bu işte, bir kötülük?
    aklı ermedi, istemedi de.
    savaşan asker edasıyla yaptı sadece,
    düşünmedi korkarak, kişinin hakkettiğiyle mi
    sonlanacak bugün diye.
    mermiden farksız hedefe ulaştı yüzük,
    aydınlığa kavuşmuş, merakla bekliyor
    yaralanan olacak mı?

    tek kelime daha edilmeden, kısa bir an,
    meyveli ağaçtaki yaprak, hareket edemiyor,
    bir karabasanda imiş gibi.
    yüzük, kilitli karanlık yurduna, kendi sürgününe,
    ağlamaklı dönüyor.
    oysaki tek bir söz etmemişti kimse.
    göz anlamıştı gerçeği, önemi var mıydı artık
    sözün ve gerisinin.

    muteber tek hissiyat, sürgüne varmaktı
    bir an önce.
    ağaçlar gülüyor sanki delirenler
    gibi, daha meyve kalmıyor bu dayak
    faslında yapraklara geliyor sıra,
    yüzük intihar öncesi,
    derin denize yaklaşıyor isteksizce.
    ağaç bile gizlemiyor ne hissettiğini,
    denizse kıpırdamıyor bir an bile.
    ıslanmaya başlayan kutu,
    keyfini kaçırıyor denizin,
    ağaçlar haykırırken kendini
    dayanamıyor durgun deniz,
    kıyılara vuran dalgalarıyla
    sessizce ağlıyor.

    -deniz durgun-
    ···
   tümünü göster