-ya sorma,iki saattir onu ikna edeceğim diye canım çıktı. neyse akşama görüşürüz.
alev biraz ileride beni bekliyordu. beraber biraz yürüdük. daha sonra alev’i akşamdan sonra tekrar almak üzere evine bıraktım ve eve gittim. akşam yemeğinden sonra çıktım ve alev’i 9.30 gibi evinden aldım. alev güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde body altında mini etek vardı. kusursuz bacaklarını sergilemekten kaçınmıyordu. ayakları ise her zamanki gibi harikaydı. tırnaklarında koyu renkli ojeler vardı. diskonun yerini bilmediğim için alev bana rehberlik etti. biraz sonra diskodaydık ve tüm arkadaşlar gelmişti. biraz sonra mustafa ile catiana da geldi. çılgınlar gibi dansetmeye ve eğlenmeye başladık. alev ile beraber tüm dans hünerlerimizi sergiliyorduk.i̇kimizde içtiğimiz birer biranın etkisiyle kendimizden geçmişçesine eğleniyorduk.bir ara slow bir parça çalmaya başladı. alev ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık. doğrusu görenler de bizi yılların aşığı sanırdı. gerçi alev’le ne olduğumu hala anlayamamıştım ama onun bu sempatik, cana yakın, uçuk kaçık hallerine de karşı koyamıyordum.i̇çimde bir şeylerin kontrolümden çıkması korkusu vardı. diskonun karanlık ortamında kimi hareketli, kimi sabit, rengarenk spotların altında dans ediyorduk. alev elleri omuzlarıma sıkıca bağlanmış başı göğsümde kendinden geçmiş gibiydi. güzel bir danstan sonra masamıza döndük. kendimize birer bira daha almıştık. catiana ya dikkat ettim bir ara. kız sünger gibi içiyordu. kafayı da adamakıllı bulmuştu. ortam tekrar hareketlendi. catiana birden yanıma geldi ve beni kolumdan tutarak dans pistine attı. karşımda çılgınlar gibi dansetmeye başladı. bende elimden geldiğince ona ayak uydurmaya çalışıyordum.bir ara mustafa’nın yüzüne baktım, bana gülümsedi.ama alev’in bakışları yine öfke dolmuştu.bir süre dansettik, daha sonra alev piste gelerek catiana’yı yana itti ve karşıma geçerek dansetmeye başladı. catiana şaşkınlıkla alev’e bakıyordu. mustafa hemen yetişti ve catiana’nın karşısında yerini aldı.bir süre dansettikten sonra alev’le yerimize döndük. mustafa cati ile dansa devam ediyordu. alev:
-şu utanmazın yaptığına bak ya,biz gelmesek seni kızlar tuvaletine zütürecekti eminim ki.
-yine abartıyorsun alev. niye yapsın ki öyle bir şey? ayrıca yanında sevgilisi mustafa var.
-sende çok safsın be güzelim. öylelerini iyi bilirim ben. bunlarda ahlak denen bir şey yoktur. sevgilisinin yanında bile 100 kişi ile fingirderler. kızın kaybedeceği ne var ki.bir hafta bilemedin bir ay sonra memleketine sktir olup gidecek. kırdığı cevizler de burada kalacak. mustafa’ya da bakma,o günü birlik aşkların adamıdır, sevgilisi gözü önünde birileriyle fingirdemiş, umurunda bile olmaz ki.
-yok artık. tamam mustafa çapkındır ama o kadar onursuz da değildir.hem baksana kıza zil zurna sarhoş, yarın bu yaptıklarını hatırlamaz ki.neyse sus, geliyorlar.
mustafa ile cati yanımıza geldiler. öyle böyle derken vakit bir hayli geçmişti ve saatler 1.30 gösteriyordu. mustafa,alev ve ben iyice yorulmuştuk ve artık gitmemizin iyi olacağını düşünüyorduk. catiana ise sarhoşluğun etkisiyle iyice zıvanadan çıkmış, karşımızda hala tepinip duruyordu.bir ara yanıma geldi ve ne olduğunu anlamadan kendini kucağıma atıverdi.onu güçlükle zaptetmeye çalışırken kollarını boynuma doladı ve birden dudağıma bir öpücük kondurdu.ben şaşkınlık içerisindeydim, alev önündeki birayı alarak öfkeyle yerinden kalktı ve “durun ben şimdi onu ayıltırım”diyerek birayı kızın başından aşağı boşalttı. catiana neye uğradığını şaşırmıştı ve hayretle alev’in yüzüne bakıyordu. hemen mustafa ile alev’in kollarına girdik ve kızdan biraz uzaklaştırdık. alev birden silkelendi ve kollarımızdan kurtuldu. gözlerinden ateş püskürüyordu:
-mustafa,şu sevgiline sahip ol lütfen. yeter artık ya,bazı şeylerin de bir sınırı vardır değil mi?
mustafa:
-alev neden böyle yapıyorsun? tamam sende haklısın ama biraz ayıp olmuyor mu?
-i̇yi be,o bütün bunları yaparken ayıp olmuyor değil mi?bu ortam beni boğmaya başladı artık,ben gidiyorum.
çantasını aldı ve öfkeyle kapıya doğru gitti. hemen bende eşyalarımı aldım.
-ya dostum kusura bakma.ben şununla konuşayım. onun adına özür dilerim.
-biz onun bu hallerine alışkınız dostum, dert etme. koş,onu yalnız bırakma, burayı ben hallederim. yalnız kıza kırıcı davranma sakın.
hemen dışarıya çıktım ve kıza yetiştim. alev koşar adımlarla gidiyordu.
-alev beklermisin lütfen.
-git başımdan mahmut. senin de keyfini kaçırmak istemem,git eğlenmene bak.
-ya saçmalama, eğlencesi kaldı sanki? her şeyin bku çıktı.
-i̇şin bkunu çıkaran ben değilim. kız neresiyle içiyor bilmiyorum,ama yaptıklarına artık dayanamıyorum.
-farkındayım bir tanem,sen yerden göğe kadar haklısın. tamam,sakin ol.
kız bir süre homurdandı durdu.onu zorlukla sakinleştirdim. biraz sonra yol kenarında ki banklardan birinde oturuyorduk. gökyüzü ay ışığı ile parlament mavisi bir renge bürünmüştü. ay ışığının yansıması denizde ışıl ışıl parlıyordu. gökyüzünde binlerce yıldız bize göz kırpıyordu. alev’in yüzüne baktım, sakinleşmiş gibi görünüyordu. neden sonra sessizliği ben bozdum.
-ne güzel bir gece değil mi?
-tabi canım ne demezsin.bir karakola düşmediğimiz kaldı.
-kızın neresiyle içtiğini bende bilmiyorum ama en son birayı kafasıyla içmek zorunda kaldığı kesin.
*
birbirimizin yüzüne baktık ve birden kahkahalara boğulduk.i̇kimizin de sinirleri boşalmıştı. alev:
-seninde geceni mahvettim ya,kusura bakma.
-ya unut artık olanları. zaten disko ortdıbını fazla sevmem.ne o öyle tepinip duranlar? zaten gürültüden de başıma ağrılar girmişti.
-valla ne yalan diyeyim bende sevmiyorum. bazen arkadaşların hatırına gidiyoruz işte.
-yalnız mustafa’ya ayıp oldu ya.gerçi arkadaşlardan bazıları hala orada ama. ne bileyim çocuğu satmış gibi olduk.
-aman, yanında catiana’sı var ya. bizi falan düşünmez şimdi. zaten hep o şırfıntının yüzünden oldu bunlar.
-ya o kızcağızda iyi niyetliydi bence.i̇çkiyi fazla kaçırınca işin dozu kaçtı tabi.
-ya hala o kızı savunuyorsun ya,inanamıyorum.
-ya ben kimseyi savunmuyorum.hem neden bizde dozu kaçırmıyoruz biraz?
-nasıl yani?
hemen yakındaki büfeden iki bira alıp geldim. beraber sahile doğru gidip kumların üzerine oturduk ve biralarımızı içmeye başladık. kafamız güzelleşmişti. alev’le inanılmaz bir geyik muhabbetine dalmıştık. birden ayaklarının önüne uzandım. alev kahkahalar atarak ayaklarını yüzüme koydu. hafif terlemiş ayaklarını yüzüme sürtüyordu. bende tabanlarını ayak çukurunu yalıyordum. geçen birkaç kişi hayretle bize bakıyordu ama alkolün etkisinden olacak, hiç aldırmıyorduk. bir süre ayaklarını yaladım ve parmaklarını emdim. daha sonra kalkarak yanına oturdum. beraber denizi seyrediyorduk. yine dudaklarımız kenetlendi.bir süre öpüştükten sonra kalkıp evlere doğru yola koyulduk. giderken yanımızdan geçen,zil zurna sarhoş olduğu belli, hanzo kılıklı bir adam alev’e laf attı. yanında da iki kişi vardı. dönüp adama ters bir bakış attım:
-hey arkadaş, laflarına dikkat etsen iyi olur.
adam sallanarak üzerime doğru geldi.
-etmezsem ne olurmuş lan?
birden adamın üzerine doğru yürüdüm. dişlerimin arasından konuşuyordum.
-bak arkadaşım, zaten ayakta zor duruyorsun, şimdi bir üflerim uçarsın. gece vakti suratını dağıttırma bana.
adam tırsmış ve bir iki adım geriye kaçmıştı. birden alev kolumdan asıldı.
-ya mahmut yürü, uğraşma şu hanzoyla. baksana adamın alkolden tipi kaymış zaten. hangi dağın ayısı kim bilir.
adam iyice zıvanadan çıkmıştı. arkadaşlarından destek almış olacak, bağırıp çağırmaya devam ediyordu.
-ulan kızın arkasına mı saklanıyorsun? erkek gibi çıksana karşıma.
-bana bak,ben kimsenin arkasına saklanmıyorum. asıl sen arkadaşlarının arkasına saklanacağına tek çıksana karşıma.
ortalık iyice gerilmişti. adamla tam birbirimize girmek üzereyken arkadaşları araya girip adamı uzaklaştırdılar. alev de benim önüme geçip uzaklaştırmaya çalışıyordu. arkadaşlarından birisi:
-tamam arkadaşım uzatma artık. sarhoş işte, onun adına özür dileriz.