ertesi gün günlerden cumartesiydi.o gün herhangi bir işim de yoktu. öğleden sonra saat 2.00 ye doğru i̇pek beni aradı. beklediği paketler gelmiş, kargo şirketinin şubesine gidiyormuş. hemen hazırlandım ve o şubeye gittim. oraya vardığımda i̇pek paketleri teslim almış beni bekliyordu.bir büyük sayılabilecek kutu, birkaç tane de çanta vardı. aramızda yardımlaşarak eşyaları yüklendik.ben bir taksi çevirmek istedim,i̇pek yine mani oldu. taksi parasını verebileceğimi söyledim ama bütün ısrarlarıma rağmen kabul etmedi.eh,bizde bir dolmuşa bindik. paketler küçük gibi görünmesine rağmen bayağı ağırdı.eve vardığımızda ikimizde bayağı yorulmuştuk. kızın evine çıktık.i̇pek:
-çok sağol mahmutçuğum. sanada çok zahmet oldu ama sen olmasaydın hayatta taşıyamazdım herhalde. hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum.
-lafını bile etmeye değmez i̇pekçiğim.ben ne yaptım ki?neyse ben gideyim artık.
-nereye yaa?i̇şin yoksa gel içeri oturalım biraz. sende yoruldun.bir çay demleyeyim içeriz beraber.
-şey… bilmem ki.
-gel hadi gel, çekinmene gerek yok.ben adam yemem korkma
*
eh,davet edildiğin yere erinme, edilmediğin yere görünme demişler.i̇çeri girdim. güzel bir evi vardı.bir öğrenci evi için oldukça tertipli ve düzenliydi.i̇pek bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları da kendisi gibi çok iyi kızlardı.o gün evde kimse yoktu. salona geçtim, oturdum.i̇çeride bir koltuk takımı,bir-iki kanepe,bir masa,bir-iki halı,bir t.v. birde ayakla çalıştırılan bir dikiş makinesi vardı. etrafta kesilmiş kumaş parçaları, daha tamamlanmamış bir elbise vardı.az sonra i̇pek içeri girdi.o gün pandoranın kutusu açılmış ve ilk defa i̇pek’in ayaklarını görmüştüm.36-37 numara büyüklüğünde efsaneninki kadar düzgün şekilli, güzel ve bakımlı ayakları vardı. parmakları aynı onunki gibi birbirine orantılıydı. tırnakları ojesizdi ama doğal bir güzelliği vardı ayaklarının. üzerinde yine bir kot pantolon ve sade bir tişört vardı. zaten bu kızın doğal güzelliği bana çok çekici geliyordu.i̇pek yanıma oturdu.
-nasıl evimizi beğendin mi?
-hı hı oldukça güzel ve geniş.bir bekar evi için oldukça tertipli, düzenli.i̇htiyacınızı karşılayacak her türlü eşya da var. üstelik kaloriferli de.daha ne istenir ki?
-evet, kışın sobayla falan uğraşamam.o yüzden kaloriferli istedik.
-şu makine kimin?
-benim, bende bir elbise dikiyordum.i̇zin verirsen biraz çalışayım,hem de konuşuruz. elbiseyi yarına yetiştirmem lazımda.
-tabi tabi işine bak sen.hmm böyle marifetlerinin olduğunu bilmiyordum
*
-liseyi kız meslek lisesinde, terzilik bölümünde okumuştum. şimdi iyi işime yarıyor. arkadaşlardan,komşulardan isteyenlere bir şeyler dikiyorum.bu sayede 3-5 kuruş kazanıyorum. ayrıca diktiğim elbiselerde bayağı beğeniliyor.
-ne güzel yaa. böylece harçlığın çıkıyor.
makinenin başına geçip çalışmaya başladı. benimde beklediğimde buydu. gözlerim aynen ayaklarına kilitlenmişti.o güzel ayaklar makinenin pedalını salladıkça benim gözlerim bayram ediyordu. makinenin pedalı dikdörtgen biçiminde olup, kısa kenarlarından makineye bağlanmıştı.bir tahterevalliyi andırıyordu.bir tarafı biraz uzun bir tahterevalli.i̇pek iki ayağını da bu tahterevallinin ortasına koymuştu. parmaklar yukarıda-topuklar aşağıda, parmaklar aşağıda-topuklar yukarıda.bu bir periyot saniyede en az beş kere tekrarlanıyordu. pedal hemen yan tarafındaki büyük bir kasnağa bir mille bağlıydı. pedalın bu hareketi büyük kasnağı döndürüyordu. büyük kasnakta bir kayışla biraz yukarısındaki küçük kasnağı çeviriyordu. böylece küçük kasnak asıl dikiş işlemini yapan mekanizmayı harekete geçiriyordu.i̇pek ilk önce yavaştan çalıştırmaya başlıyordu, daha sonra yapacağı dikişin uzunluğuna göre hızlanıyordu. bacakları makine çalıştıkça aşağı yukarı doğru hareket ediyordu. ayaklarına çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu.i̇pek bir ara yan gözlerle bana bakarak gülümsedi.
-hayırdır,hep ayaklarıma bakıyorsun.
-şey ayaklarınla makineyi çalıştırışın dikkatimi çekti de,biraz yorucu olmalı.
-yok pek yorucu değil,ben alıştım artık. baksana istersen ayaklarımın üzerine yatabilirsin.
birden afalladım kaldım. kulaklarıma inanamıyordum. önce şaka yaptığını sandım, biraz güldüm.i̇pek:
-çok ciddiyim ben. hadi gel, ayaklarıma yat da sallayayım seni.
-i̇yi de beni orada taşıyabilecek misin?
-makinenin önüne uzan, altına şu yastığı koy, göğsünün hizasında olsun. başını da ayaklarımın üzerine koy. böylelikle sadece başının ağırlığını taşımış olurum. benim ayaklarım kuvvetlidir, taşırım.
birden çok heyecanlanmıştım. çekinerek yaklaştım, gösterdiği yastığı aldım. dediği gibi uzandım ve yastığı altıma koydum. başımı da ayaklarının üzerine koydum. hemen makineyi çalıştırdı. olamaz!.. böyle harika bir şey olamazdı.o eşsiz ayaklar üzerinde yukarı-aşağı doğru sallanıyordum. gerçekten de hiç zorlanmadan sallıyordu. ayak tepeciklerine yanağımı koymuştum. gördüğüm tek şey o harika ayakları, makinenin ızgara demirini andıran pedalı ve dönen kasnağıydı. genellikle orta hızda çalıştırıyordu. bazen de öyle bir hızlanıyordu ki gözlerim cisimleri takip edemiyordu.i̇pek:
-nasıl, hoşuna gidiyor mu?
-harikasın i̇pek.ne kuvvetli ayakların varmış, hiç zorlanmıyorsun.şu andaki mutluluğumu anlatamam.
-zaten mutlu olacağını bildiğim için yaptım bunu. gerçi sen efsane ile daha fazlasını yaşamışsındır ama ben bu kadar yapabilirim, daha fazlasını bekleme.
-daha fazla ne bekleyebilirim ki? şu yaptığın bana yeterde artar bile.hem efsane ile ne yaşadığımı nerden biliyorsun ki?o da senin gibi benim arkadaşım.
-bilemem tabi.ama gördüğüm kadarı ile onunla bayağı bir samimisin. hatta geçen hafta sizi barda görmüşler, sarmaş dolaş dans ediyormuşsunuz.
-bak sen,kim söyledi bunları?
-sınıfımızda bir-iki ayaklı gazete var, onlar söylediler.bir görmelisin bizim bölümde biriyle ilgili bir şey öğrensinler, hemen dakikasında herkese yetiştiriyorlar. sanki onlara soran varmış gibi,bir görsen öyle heyecanla anlatıyorlar ki,sanki marifet yapıyorlar.
-eyvah, desene efsane ile adım çıkacak. tamam yandık artık.
-korkma bir şey olmaz. efsane ile görünen bir sen değilsin ki.senden önce başkalarıyla da görmüşler onu. çoğu da bizim bölümdenmiş. kızın samimi olmadığı erkek yok anlayacağın.
-hıh, hiç şaşırmadım.
i̇pek hem konuşuyor hem de beni sallıyordu. ayakları üzerinde sallandıkça zevkin doruklarına çıkıyordum.bir ara durakladı.
-mahmut beni yanlış anlama sakın, özel hayatına karışmak gibi bir amacım olamaz. bence efsane ile ilişkilerine dikkat et.gerçi bu kızla samimi değilim.onu yakından tanımıyorum ama gördüğüm kadarı ile bu kız pek tekin değil. evet dikkat çekecek kadar güzel bir kız ama güzelliğini kötü yönde kullanıyor. erkekleri parmağına takıp kukla gibi oynatmayı seviyor. sende tanıdığım kadarıyla çok iyi bir insansın. senin üzülmeni istemiyorum, onun için söylüyorum bunları. onunla hiç konuşma demiyorum, demeye de hakkım yok zaten. onunla arkadaşlık et ama dikkatli ol,kendini kaptırma.
hayda!… şimdi bu kızın söylediklerini ne yöne çekmeli? i̇ki ihtimal vardır.ya beni ondan kıskanıyor yada gerçekten benim iyiliğimi düşünüyor. çünkü benim efsane’de gördüklerimin aynısını söylüyordu.bu kıza hayranlığım gün geçtikçe artmaya başlıyordu.ne olursa olsun kibarlığından ve mütevazılığından hiç taviz vermiyordu. nedendir bilmiyorum, gönlüm birinci ihtimalin ağır basmasını istiyordu.onu denemek için mevzuyu biraz uzatmak istedim.
-hmm peki nerden biliyorsun, hadi sandığın gibi biri değilse?
-bilmiyorum dedim ya.sen eminim onu benden iyi tanıyorsundur.ben gördüklerime dayanarak söylüyorum bunları.i̇nşallah ben yanılıyorumdur ama sen dikkatli ol yinede, senin üzülmeni, harap olmanı istemem.
anlamlı bir şekilde gülümsedim. bayılıyordum bu kızın hanımefendiliğine yaa. şimdi onun yerinde başkası olsaydı ana avrat düz gitmişti herhalde. belli ki arkadan konuşmayı sevmiyordu ama aklı sıra beni korumak için konuşma ihtiyacı hissetmişti besbelli. ayaklarından başımı kaldırarak biraz doğruldum.
-i̇pekçiğim sen beni bu hayata yeni başlamış toy biri sandın galiba.o senin gördüklerini ben zaten görüyorum. bende biliyorum o kıza güvenilmeyeceğini. daha dün barda gördüm onu. yanında tanımadığım bir iki herif vardı. daha birkaç gün önce de çarşıda başkasıyla gördüm. kızın ne yaptığı belli değil anlayacağın. aslında kötü birisi değil,onu da anlayabiliyorum.o da kendisi için doğru kişiyi arıyor ama bunu yanlış bir şekilde arıyor.ha bana gelince;evet yalan değil, onunla beraber oldum ama ben hiçbir şeye ön ayak olmadım. beni kendisi çağırdı.
-evet bunu görüyorum.sen diğerleri gibi yalakalık yapmıyorsun. baktı ki,seni biraz zorlu gördü,bu yüzden takmış sana.
-valla taksın veya takmasın hiç umurumda değil. dediğim gibi benim hiçbir talebim olmadı.o istedi bende beraber oldum. niye gitmeyeyim ki?sonuçta bende yalnız ve bekar bir erkeğim. merak etme ona aşık falan değilim, olmaya da hiç niyetim yok.