0
Saatler sonra Fulya uyandığında, sorgu odamda, elleri duvara bağlanmış bir şekilde savunmasızca insafımın yargı kararlarını beklemekteydi. Ben ise; hurdaya ayırdığımız çamaşır makinesinin elektrik kablolarını Fulya'nın üzerine bağlayarak korkunç deneyimin gizemli ve tehlikeli sonuçlarına kulaç atma hevesi içerisindeydim. Niyetim, Nutella'nın onun üzerinde ne gibi hislere yol açtığını kendi ağzından dinlemek ve onun bedeni üzerinde gizemli bir yolculuğa çıkmaktı. ilk sorum; "Nutella yediğinde ne hissediyorsun? Neden ben sadece şekerli bir şey hissederken siz kızlar böyle kendinizden geçiyorsunuz?" oldu. Pis pis sırıtarak yüzüme bakıp acınası gözlerle, "Sen anlamazsın bu hissi ve asla anlayamayacaksın. Çünkü senin fazlalığın var hahaha" diye alaycı bir cevap verdi. Aslında bu cevabı beni pek kızdırıp rahatsız etmemişti ama yine de kızmışmış gibi şalteri indirip vücuduna çaktım elektriği. Sonuçta her şeyin bi usulü var. ilk cevaptan sonra mutlaka kurbanın canı acıtılır. Filmlerde de böyle oluyordu hem. Şalteri kaldırıp elektrik akımını kestikten sonra ikinci soruma geçtim; "Ya Fulya, bi de sizin sınıfta sarışın bi kız vardı hani. Hülya'mıydı neydi adı? Geçen hani yanında da görmüştüm hatırlarsan? O kızın bi çıktığı falan var mı yaa? Hoş kız, hı, var mı?". Fulya, bitap düşmüş kafasını kaldırıp yine o alaycı sırıtışı ve baygın bakışlarıyla evet dercesine başını salladı. işte bu cevaba gerçekten kızmıştım. "Hayır yaa hayır hayır! Olmasın yaa hayır! Niye var yaa niye?!" diyerek şalteri indirip çaktım yine elektriği Fulya'ya. Bu akıma daha fazla ana şalter dayanmadı ve attı. Oysa benim kızgınlığım henüz boşalmamıştı. Fakat o esnada yerde, daha önce ki Suzan deneyinden kalma bir miktar Nutella ile göz göze gelmemle bir şeyi farkettim. Ne haldeydim, ne haldeydik böyle? Nutella bizi neye dönüştürmüş, ne hallere getirmişti? Bize ne olmuştu, ne olmuştu böyle?! O an, aslında bir erkek olarak Nutella'nın kızlar tarafından bu denli neden ayılıp bayılınarak beğenildiği sorusunun bilinmezliğini, üzerinde tıpkı uyuz bir kaşıntı gibi taşıyan bir erkeğe dönüştüğümü farketmiştim. Bakışlarım değişmişti ve hayretler içerisindeydim. Bir zavallı Fulya'ya, bir kendime, bir yerde ki Nutella kalıntısına, sonra tekrar Fulya'ya, sonra aynadan yeni aldığım pantolonun yansımasına bakakaldım. Ne olmuştu bize böyle, Nutella nasıl da o tehlikeli ve şehvetli tadı ile bizi bizden alıp birbirimize karşı düşürmüştü böyle? Titriyor ve zayıf irademin nefsime yenilişi yüzünden utanıyordum. Hemen içeri odaya geçip kolonya fıskiyelerini devreye sokarak tekrar Fulya'nın yanına koştum. Birlikte, tepeden fışkıran 80 derecelik hacı kolonyaları ile adeta nefsimizden, şehvetimizden, ihtiraslarımızdan, aç gözlülüğümüzden ve diğer tüm zaaflarımızdan arınıyorduk Fulya'yla. Tıpkı Cennet'in yağmurları altında çırılçıplak ve saf bir şekilde yıkanmak gibi bir histi bu. Kolonya fıskiyeleri, bir süre sonra yerdeki günahımızı temsil eden Nutella kalıntısını da eritip tüketmiş ve bizim tekrar özümüze dönmemizi sağlamıştı. Artık tamamen temizdik, artık bizdik biz! Fulya'nın arınmış ama bitap düşmüş yüzünü, şevkâtli avuçlarımın arasına alarak acınası ve pişman gözlerle o yorgun ve kapanmış gözlerine bakındım. Daha sonra onu çözdüm ve yatağıma yatırıp eli, ellerimin arasında baş ucunda saatlerce bekledim. Uyandığında her şeyi ona anlatacak ve af dileyecektim. Bir süre sonra telefonu çaldı, arayan zengin çocuğu lavuk Berke'ydi. Berke'nin ses tonundan yayılan frekansları çekim gücü ile sinyâller halinde yakalayan Fulya, hemen radarlarını devreye sokarak uyandığı gibi telefonu elimden alıp Berke ile haraletli bir konuşma içerisine girdi. Bense konuşmalarının bitmesini ve yaşanan tüm her şeyi ona anlatmayı bekliyordum. Fakat Fulya doğrulup konuşa konuşa bana ufak bir el sallayıştan sonra çıkış kapısına doğru yöneldi ve gitti. Anlaşılan, artık fazlasıyla özümüze dönmüştük ve anlatacak bir şey kalmamıştı. Artık biliyordum... Nutella'yı ve kızların neden onu bu denli sevdiğini. Nutella, kızların en şehvetli arzusuydu...
Tümünü Göster