0
toshihiko izutsu tarafından kaleme alınan eser. ama bendeki nüshayı baz alırsam (yeni ufuklar neşriyat-yayım yılını bulamadım-yoksa korsan mı ki elimdeki nüsha bak şimdi aklıma geldi (hediye valla:)) kitabın üzerinde prof.dr. süleyman ateş’in ismi var. bunun nedeni süleyman ateş’in kitabın çevirisini yapması ve kitabın ikinci bölümünde “i̇slam düşüncesinde islah” isimli kendi çalışmasının yer alması. neden böyle bi şey yapılmış anlamadım. neyse konu bu değil. benim burada söyleyeceklerim japon yazarın yazdığı kısımla ilgili. süleyman hocaya ait olan kısmını okumadım.
kitabın ana konusu ve amacı kuran’ın semantiği (kelimelerin kazandığı anlam dereceleri) ni izah ederek kuran penceresinden allah ile insan arasındaki ilişkiyi ortaya koymak.
kitabın ilk bölümünde semantik ve kuran kavramları üzerinde durulmuş. yalnız yazar semantiği tanımlarken ilk olarak onu tanımlamanın şaşkınlık verecek derecede karışık olduğundan bahsediyor. ardından örnekler vermek suretiyle semantiğin ne demek olduğunu anlatmaya çalışıyor. burada üzerinde durduğu ana konular, kelimelerin esas manaları-izafi manaları, kelime hazinesi ile dünya görüşü arasındaki ilişki vb hususlar. semantik ne denilse bi şey diyemeyecek benim gibiler için bu bölüm oldukça ilgi çekici.
kitabın ikinci bölümünde kuran anahtar terimlerinin geçmişi üzerinde duruluyor. burada kuran’dan önceki arap toplumunda kullanılan kelimelerin semantiğinin kuran ile birlikte nasıl değişikliğe uğradığı allah, iman, küfür vb kavramları örnek vermek suretiyle açıklanıyor. mesela kuran’dan önce de allah kelimesi arap dilinde kendine yer bulan bir kelime olmakla birlikte, bir anahtar kelime veya odak kelime değildir. bir dünya görüşünün çatısı değildir. ancak kuran ile birlikte allah kavramı kuran’ın bütünü için bir odak kelime haline gelmekte, kuran dünya görüşü allah kavramı üzerinde kurulmakta ve diğer tüm kavramlar onun etrafında sıralanmaktadır. diğer kavramlar için de benzer açıklamalar var.
üçüncü bölümde kuran’ın dünya görüşünü temel kavramlar üzerinden açıklıyor. bunlar allah, görülen ve görülmeyen alem (gayb), dünya ve ahiret, ahiretle ilgili kavramlardır. bu kısım kitabın tamdıbının daha iyi anlaşılabilmesi için bence ayrı bir öneme sahip.
dördüncü bölümün tamamı allah kavramı üzerinde yoğunlaşıyor. allah kavrdıbının eski yunandaki yerinden arabistan paganizmindeki allah kavramı, yahudilik ve hristiyanlıktaki allah kavramı, bunun araplar üzerindeki yansıması, hanifler nezdindeki allah kavramı anlatılmış.
beşinci bölümde allah ile insan arasındaki ontolojik ilişki anlatılıyor. i̇lk olarak yaratma kavramı üzerinde duruluyor. i̇slamdan önceki arapların yaratma konusuna daha doğrusu var oluş, nereden geldim konularına pek ilgi duymadıklarını, felsefi olarak ilgilendikleri tek şeyin ölüm olduğu, onun da ölümden sonrasını değil ölümün kendisi olduğunu açıklıyor. i̇nsanın kaderi başlığında da i̇slam öncesi arapların kadere bakışını anlatıyor. onlar için tek gerçek dehr’di ve dehr insanları doğumundan itibaren yakalayarak eceline kadar pençesine alıyordu. ecel kavramı o zaman da geçerliydi. kimsenin ecelinden kaçamayacağı vade gelmişse ölümün kaçınılmaz olacağı inancı çok netti.
altıncı bölümde allah ile insan arasındaki “sözsüz” haberleşme konusu anlatılıyor. i̇letişim iki taraflıdır. sözsüz iletişimde tanrı bir takım işaretleri aracılığıyla insanlarla konuşur. bu, doğa olaylarına bakıldığında insanların tanrıyı bulması fikriyle paralel bir düşüncedir. allah insanlara sürekli işaretler gönderir. sözsüz iletişimin insandan allaha doğru olan şekli ise ibadetlerdir.
yedinci bölümde allah ile insan arasındaki sözlü iletişimden bahsedilir. bu anlaşılacağı üzere vahiydir. yazar vahiy konusuna detaylı bir şekilde değinmiş. özellikle i̇slam öncesi dönemde bu kelimenin veya doğa üstü ile haberleşmenin detayları üzerinde çok duruyor. şairlerin de o dönemdeki algılamada bir nevi vahiy (ilham) yolu ile şiirlerini yazdığını, o dönem şairlerinin bizzat bunu ifade ettiklerini örnek göstererek ortaya koyuyor. yine cin’lenme konusu üzerinde duruyor. mecnun adı verilen kişilerin cinlerin hakimiyeti altına girdiklerini ve onların sözlerini söylediklerini, kahinlerin de buna benzer yollarla gaybdan haberler verebildiklerini anlatıyor. i̇şte burada mekkeli müşriklerin peygambere neden kahin, şair veya deli (mecnun) dediklerini daha iyi anlayabiliyoruz. çünkü peygamber de vahiyle temas ettiğinde fiziksel ve pgibolojik olarak çok ağır durumlarla karşı karşıya kalmıştı. ve onun vahiy yoluyla insanlara allahın mesajını iletmesini i̇slam öncesi dönemdeki şairlikle mecnunlukla veya kahinlikle açıklamaya çalışmışlardır. ancak burada yazar peygamberin durumunun bu anlattıklarından farklı olduğunu da kuran’dan ayetlerin de desteğiyle ortaya koyuyor. özellikle şiir konusunda kuran’in tarzının o dönemdeki hiçbir edebi tarzla uyuşmadığını söylüyor. bu bölümde yazar ayrıca kuran’ın arapça olması üzerinde de duruyor. arapçanın özel bir dil olmadığını allah’ın insanlarla iletişim kurabilmek için onların dilleriyle onlara mesaja iletmesi gerekliliğinden hareketle kuranın arapça olmasının sadece bir sonuç olduğunu ifade ediyor. kuranın hiçbir dile ve ırka üstünlük sağlamadığını da ortaya koyuyor. allah ile insan arasındaki iletişimin bir de insandan allah’a olan şekli vardır. bu tür iletişimde yine taraflar eşit olmadığı için tam olarak iletişimin sağlanabilmesi için insanın başka bir boyuta geçmesi gerektiğini ifade ediyor. hatta insanın felaket anlarında ölüme en yakın olduğu anda kalbinin allah’a ulaştığını ve müşriklerin dahi bu anlarda allah’a içten bir şekilde dua ettiğini örnek veriyor.
sekizinci bölümde ise cahiliye ve i̇slam başlığı altında cehalet kavramı detaylı bir şekilde irdelenmiş. cahiliye dönemi derken kastedilen anlamın detaylı analizi yapılmış yani bizim bildiğimiz manadaki ilmin zıddı olan cehalet olmadığını hilmin zıddı bir kavram olduğu detaylı bir şekilde anlatılmış. cehaletten nasıl ilme, sonradan da islama (teslimiyet) dönüştüğü açıklanmış.
kitabın son bölümünde ise allah ile insan arasındaki ahlaki münasebet başlığı altında değerlendirmeler var (yoruldum).
özetle şunu diyebilirim. bu kitabı herkes okusun. semantik kavramı kıyısından kavranmış olunacağı için kuran’a ve aslında her şeye artık çok farklı bakılabilir. bence hepimizin belki bilebileceği şeyler anlatılmış (aslında bu durum okuduğum şeyleri mantıklı bulmamla ilgili olabilir) ama bunlar sistematik bir şekilde örnekleriyle birlikte ortaya konulduğu için gerçekten varsayımdan öte bir değer kazanmış oluyor. kelimeler asla sadece kelimeler değil * çakma aforizma)
süleyman hoca da arada yazarın islam’in temel meselelerine ters olduğunu düşündüğü yorumları için dipnotlarda yazarı paylamış. o öyle diyo ama siz ona bakmayın şunu şunu dikkate almamış şeklinde uyarıları var.