0
Big Bang teorisi yaratılışı ve Tanrı’nın varlığını desteklemiyor mu?
Her şeyden önce, big bang modeli kesin olarak kanıtlanmış bir model değildir. Eldeki modellerden biridir ve günümüzde en popüler olanıdır.
Ayrıca bu model zorunlu olarak yaratılışçı bir evren açıklaması gerektirmez. Bilimde, (teorik fizikte) big bang'in neden meydana gelmiş olabileceği ile ilgili de pek çok açıklama vardır. Bunların pek çoğu da bir sebebin varlığını gerektirmez.
Bunlara bir örnek verecek olursak, ünlü fizikçi Stephan Hawking’in “Baslangıcı olmayan evren” modelini düşünebiliriz. Bu fikre göre evren kendi üzerine kapanan bir kapalı çevrim oluşturur (aynen iki boyutlu bir düzlemin üçüncü boyutta katlanarak bir küre haline getirilebilmesi gibi). Böyle bir modelde evrenin başlangıcını aramak anlamsız olmaktadır, çünkü Stephan Hawking’in kendi verdiği bir örneğe göre böyle bir evrende big bang’e neyin sebep olduğunu sormak, dünya üzerinde “Kuzey kutbunun 5 km kuzeyinde ne vardır?” sorusunu sormaya benzer. Yani anlamsızdır.
Fakat bu noktalar bir yana, big bang modelinde sözü edilen şeyle, dinlerin yaratılış açıklamaları arasında hicbir alaka yoktur. Big bang modelinde evren bir noktadan genişleyerek varolur ama evrene yayılan maddenin nereden geldiği konusunda bir yorum yapılmaz. Bu konuda yorum yapan başka fikirler varolmakla birlikte, bu konuda bağlayıcı bir sonuç yoktur. Dinlerin yaratılış hikayesinde ise Tanrı evreni 6 günde yaratmıştır ve yoktan varetmiştir . Neden bu işin 6 gün aldığı konusu bir yana, bu web sayfasındaki diğer yazıları okursanız, alıntı yapılmış çeşitli ayetlerden göreceksiniz ki, kutsal kitaplardaki yaratılış hikayesiyle, modern bilimdeki big bang teorisinin hiçbir ilgisi yoktur.
Ateizm de bir din sayılmaz mı?
Doğaüstü güç ya da güçlere inanan, metafizik sorulara cevap vermeye çalışan (ölümden sonrası, evrenin kökeni veya hayatın anlamı vs gibi) ve kanıta değil imana dayanan (dogmatik) düşünce biçimlerine din denir.
Ateizm, herhangi bir felsefi soruya cevap verme gayesindeki bir düşünce biçimi degildir. Ateizm, bir inanç sistemi veya bir felsefi akım değildir. Ateizm, yalnızca, Tanrı’nın varlığını reddetmek demektir.
Dinden bahsedilebilmesi için ortada inanç olması gerekir. inanç tanımı gereği kesin bir bilginin olmadığı durumda mümkün olabilecek birşeydir. Birşey ya bilinir, ya da bilinmiyorsan o konuda birşeye inanılır. Ya da bilemeyeceği kabul edilip bir şeye inanılmaz. Ateizm bu sonuncusunu yapar. Dolayısıyla ateizm bir inanç değildir, bir inançsızlığın adıdır.
Evrende düzen var, canlılık var. Bu düzen nasıl kendiliğinden ortaya çıkabilir? Evren nasıl sahipsiz olabilir?
Evren için kaos değil kozmos denir zaten. Yani adında bile düzen var. Bize düzenli gözüktüğü açık evrenin. Fakat ortada hala 3 sorun var:
1) Bütünü kaotik olan sistemlerin bile kurallara uyan (düzenli) alt parcalarının olabildiği saptanmış. Evrenin daha üst bir kaosun düzenli bir alt parçası olması teorik olarak mümkün.
2) Evren düzenlidir, doğru, ama düzenin ille de bir zekadan çıkması gerektiği mantıksal olarak gösterilemez. Hiçkimse düzenin ille de zeka gerektirdiğini mantıksal olarak kanıtlayamaz. Bize düzen zeka gerektirirmiş gibi geliyor olsa da, bu pekala günlük düşünce alışkanlıklarımızdan ve şartlanmalarımızdan kaynaklanıyor olabilir. Şartlanmalarımızın bizi yanılttığı durum bilimde az değildir ve bir şeyin bize "öyleymiş gibi" geliyor olması hiçbir zaman bir bilimsel kanıt değildir.
3) Evrendeki düzenin zeka gerektirdiği kabul edilse bile, bu zekanın belli bir dinin, ya da açıklamanın önerdiği zeka olması şart değildir. Bu zeka birden fazla olabilir, çok değişik formlarda olabilir, vs.
Ayrıca, "Evrenin bir sebebi olmalı" demek, bu sebep Tanrı olmalıdır demek değildir. Kisacası, teist kesim ne yaparsa yapsın duzen akıl yürütmesinden giderek hipotezlerini kanıtlayamaz.
Eger bir sonucu, bir öncül önermeden doğrudan dedüktif akıl yürütmeyle çıkaramıyorsam, o önerme a priori doğru değildir, dolayısıyla kanıt gerektirir. Yani "Düzen=Zeka" gibi bir denklemi mantıksal olarak yazamıyorsam, ya da başka bir ifadeyle, "zeka" denen kavramı "düzen" denen kavramın tanımının içinden çikaramıyorsam, bu zekanın mantıksal olarak düzenden doğrudan çıkarılamayacağını gösterir. Dolayısıyla, ortada bir kanıtlama yükümlülüğü vardır. Düzenin zeka gerektirdiğini söyleyenlerin sırtına binen bir kanıtlama yükümlülüğü.
"Başka nasıl olacak ki?" demeyin. Başka bir yolunu sizin zihniniz göremiyorsa, bu başka bir yolu olamayacağı anldıbına gelmez. insan zihni örneklere göre işler ve örneğini görmediği birşeyi kavramakta güçlük çeker. Teist de, zekadan çıkmamış bir düzeni günlük hayatımızda pek görmediğimiz için, bunun olamayacağını düşünür.
Bu yüzden günümüzde bilim adamları daha dikkatliler. iyi bir bilimsel yöntem geliştirmişler ve bir şey eğer öncülünden mantıksal olarak dedüktif bir akıl yürütmeyle çıkarılamıyorsa, bu şey doğru kabul edilemez, kanıt gerektiren hipotezler listesine eklenir. Düzenin zekadan çıkıp çıkmaması konusunda olduğu gibi.
Tümünü Göster