siz okurken ben sigara molası verim pampalar. iyice amı zütü dağıttım efkardan. esas hikaye bundan soona başlıyo zaten. buraya kadar sıktıysam affola
bir ayrı düşüşün kısa tarihi
yoktun
yokluğunla beraber sevmiştim seni
gidecektin biliyordum
ellerinden tuttum gidişinin
issız odalarda, işkencede
kabul ettim dönmeyişini
o nedenle gözlerini
hep kahverengi zannettim
meğer biz en uslu çocuklarıymışız hayatın
belki göz göze geldiğimizde biraz
soğukta kanatları donmuş bir serçe kadar haylazmışız
coğrafyadan ayrı düşmüş
tarihten geç kalmışız
meğer felsefeden bir kez olsun beş almamışız
aklımıza gelmemiş bir kez olsun
“istediğimiz sorudan başlayamaz mıyız?”
diye sormak
oysa imkansızdır eski defterlerimde ismini bulmamak
ii
biz ne vakit elektrik kesilse
duada kusur etmedik edison’a
devlete küfretmeliydik belki de
bilemedik
sen de gelip beni buldun ya
sana mı dua etsem
küfür mü etsem zamana
karar veremedim
iii
bu şehir ne zamandır burada
bu kız kulesi
bu boğaz
bu beşiktaş iskelesi
bu gidip de dönmeme meselesi
ne zamandır aklında
ne zamandır burada
bu taksim
bu kanlıca
bu fethipaşa korusu
aklında bir
“nereye gider bu sevda” sorusu
ne zamandır burada
hep mi buradaydı
bu vapur sesi
bu martı çığlığı
bu cuma selası
başımızdaki bu ayrılık belası
hep burada mıydı
burada mı kalacak hep
bu sokak başları
bu çınar ağaçları
bu kaldırım taşları
giderken yüzüne dokunan bu gözyaşları
hep orada mı kalacak
bu deniz ne zamandır yeşil
ne zamandır bu çocuk böyle yalınayak
üşümez mi bu çocuk böyle akşam serinliği
gözlerinde hep bir elveda tedirginliği
bu çocuk üşümez mi böyle çırılçıplak
iv
seni o otobüsün önünde
seni
o
otobüsün
önünde
bırakmasa mıydım
v
cam kenarına koymazsan
ölürmüş saksıda yaşayan çiçekler
açacaksın şimdi afrika menekşesi
sebebini nerden bilecekler
vi
gitmeseydin eğer
beşiktaş’ta dolaşırdık
i̇k’i çıkarırdık beşiktaş’tan
beş- -taş oynardık
beşiktaş dediğin hepi topu
yedi taşmış meğer diye düşünüp,
gülerdik belki de
yedikule’nin taştan yapıldığını
söylemiyorum bile
vii
büyümek için mutlaka
yemek yemeli çocuklar
çocuklar süt içmeli büyümek için
üstelik bunun için
zengin olmak gerekmemeli
okumak için okula
iyileşmek için doktora gitmeli çocuklar
üstelik bunlar için de
beş kuruş gerekmemeli
bir de mutlak
terk edilmeli çocuklar büyümek için
bir otobüs terminalinde bırakıp gidilmeli
üzülmeli çocuklar
yenilmeli
kaybetmeyi öğrenmeli
yoksa fukaralıklarını unutup
şımarırlar
sevişmek için isyan çıkarırlar
çocukluk işte
terk edilince belki biraz ağlar
ama sonunda anlar mutlak
aşkı değil yalnızlığı göze alanlar
mutlu kalıyor ancak
viii
ceplerine bak
orada bir yerlerde olacak
ağladığında her istediğini yaptıran
şımarık bir çocuk
sözleştik gitmeden önce
uslu duracak
sen nereye istersen oraya saklanacak
üstü başı ceviz kınasıdır
biraz pasaklıdır
her daim ağlamaklıdır
ama yemin verdirdim
birlikte el bastık akşam serinliğine
ağlamayacak artık
kapının önüne koysan bile
ix
zaman diyorsun
biraz zaman
al bütün zamanları senin olsun
tarihin
ben ki artık günleri saatleri değil
eylülleri sayıyorum sadece
sen zaman diyorsun
biraz zaman
tamam
sensiz geçen günleri saymazsam
gelişin her daim bugündür
…
tırtıla bakıp
kelebeği sevmeye benziyor seni sevmek
çiçekli bahçemize konacaksın sen
biliyorum
sadece biraz zaman gerek
x
gelişinden söz ediyorum durmadan
unutuyorum sürekli
nereye gelmen gerektiğini söylemeyi
bilesin
benim tek memleketim
okuduğunu bildiğim şiirlerim
olur da bir gün bulamazsan orada
başka yerde arama