1. 1.
    +2
    the beatles�ın ilk albümleri almanya�da piyasaya çıkmıştır. stu�da aşkı uğruna. gruptan ayrılmıştır. mecburen de bass gitara paul geçmiştir.

    liverpool�a tekrar dönerler ve ellerinde kayıt yaptıkları albümleri de vardır ve bu albümleri diğer plak şirketlerine verirler.

    ve en sonunda the beatles�ı beatles yapan brian epstein ile tanışırlar. brian bu çocuklardaki potansiyelin farkındadır. işte yeryüzünün en büyük grubunun asıl doğuşu bu tanışmayla başlamış olur.

    brian; the beatles�ı tuhaf reklam ve pazarlama taktikleriyle tanıtmaya başlamıştı. özellikle kolej ve üniversitelerde konserler düzenleyip gençler arasında popülerliğini artırmaya başlamıştı ve yavaş yavaş isimleri duyulmaya başlamıştı. bu hareketli müzik, gençler arasında beğenilmeye tutulmaya başlar.

    brian, grubun her şeyiyle ilgilenmeye başlamıştı. önceden kot pantolon ve deri ceketle dolaşıyorlardı ama brian buna karşı geldi ve onlara önce süveter sonra da takım elbise giymeleri için baskı yapmıştı. grup üyeleri brian�a o kadar çok güveniyorlardı ki her dediğini yapıyorlardı.

    brian bcc�de bir programa çıkmaları için en sonunda başarmış ve ilk kez televizyon da takım elbiseli olarak arz ı endam eylemiş oldular.
    saç, kılık kıyafet tamamlanmıştı.

    the beatles'ın bcc de ilk çıktıkları kaydı ve videoyu bulamadım video sitelerinde.

    bu ilk sahne aldıkları zaman bcc studyosu o kadar fazla sıcakmış ki, giydiği takım elbiseler sırık sıklam olmuş ve bu kıyafetlerden bunalan john cehetini yırtı atmış. tabii bu bilinçsiz haraketle beraber ilerki yıllarda sahnede bu kıyafet arçalama işi de çımış olmuş.

    grup sahnede çok başaralı olur ve çakma çakılmış olur.
    o zamanlar the beatles'la beraber palazlanan en büyük rakipleri the rolling stones ve jerry and the peacemaker'la beraber çeşitli anketlerde karşılaştırılmaya başlanmışlardı. ama her seferinde the beatles en sevilen grup çıkmaya başlamıştı. brain ise bu popülerliği kullanarak plak şirketleriyle hergün görüşmeler yapıp, bir plak anlaşması yapmak için uğraşıyordu. en sonunda decca plak şirketinin sahibi olan mark smith liverpool'a gelir ve kendi şirketiyle kontrat imzalaması teklifi zütürür. ama şartlar çok kötüdür. mark smith the beatles'ın müziğinde değişiklikler yapmasını ister ve anca bu şekilde bir anlaşma yapabileceğini kendilerine iletir. bu durumdan memnun kalmayan grup, tam bir hayal kırıklığı yaşar.

    grup tekrardan top ten'de çalmak için son bir kez daha almanya dan teklif gelir. ama aynı zamanda top ten'e rakip olarak başka bir kulüp açılmak üzeredir. ismi de star clup'tır. the beatles'daki potansiyeli bilen kulüp sahipleri the beatles'a kendi kulüplerinde çalmaları için teklif zütürür. teklif çok cömerttir. ama daha önce brian top ten'e söz verdiğini söyler ve teklifi geri çevirir. ama teklif de çok cömerttir. top ten gruba haftada 400 mark teklif ederken, star clup haftada iki katı, 800 mark teklif eder. biraz düşündükten sonra teklifin geri çevrilemeyecek kadar cömert olduğuna karar verirler ve anlaşmayı yaparlar. 17 nisan 1962 yılında star clup'ın açlışı için hamburg'da olacaklarının sözünü verirler.

    hamburg'a gittiler. kulübün açılışında çaldılar. tek kelimeyle muhteşemdi. muhteşem olmasının yanında kulübün açılışına gelen kitle the beatles dan çok etkilenmişti. aralarında plak yapım şirketi sahiplerinden tutun da, menejerlere kadar önemli insanlar olduğunda bu; onların kendilerini pazarlamaları için de mükemmel bir fırsat olmuştur.

    açılış mükemmel olmasına mükemmeldir ama bu olaya gölge düşüren bir ölümün haberini alırlar. yakın dostları ve grubun esk basçısı, aşkı uğruna grubu bırakan stu sutcliffe'in bir hastenede öldüğü haberiydi bu. beyin kanamasında ölmüştür. john lennon saatlerce ama saatlerce ağlamış stu'nun ölümüne. çünkü bu konuda kendisini suçlu hisseder john. stu ve jhon bir bar kavgasına karışılırlar ve o kavgada stu, kafasına aldığı darbe sonrası beyni hasar görmüştür. ölümünün sebebinin de bu olduğu söylenir. bu sebeple john, kendisini her daim suçlu hissetmiştir.

    stu çok önemli bir adamdır. the beatles'ın felsefesi ve görünümü, imajı ile alakadar grubun ilham kaynağı ve yönlendiricisi olmuştur. kendisi bir sanatçıydı zaten. iyi bir ressamdı. yaşasaydı belkide iyi bir ressam olacaktı.

    grup almanya da sahne alırken, brain da ingiltere de grubu pazarlamakla meşguldu. en sonunda brain, bir plak şirketini ikna eder. bu isim, sonradan the beatles'ın hemen hemen tüm albümlerinin yapımcılığını yapan george martin dir. brain deneme kaydı yapmak için grubu almanya dan ingiltere ye çağırır. geroge, grubu dinler ama müziklerini fazla beğenmez. ama gruba dair bir şey vardır. grbunun müziklerinden çok grup elemanlarına sempati duyar. onların hal ve hareketleri, kişilikleri ve espri anlayışları hoşuna gider. şarkılardan çok sahne performansı george'u etkiler aslında. george, bir kontrat yapmanın kendisine bir şey kaybettirmeyeceğini düşünür ve bir plaklık kontrat imzalar.

    karşılıklı otururlar. bu arada geroge ve stüdyonun kayıt teknisyenleriyle beraber nasıl bir şey olması gerektiği ile alakadar gruba telkinlerde bulunurlar. daha sonra, george gruba dönerek, "biz ne istediğimizi söyledik, siz ne diyorsunuz, sizin fikirlerinizi duyalım" der. grup üyeleri avala avala adamlara bakar. bir şey demezler. sonra geroge herrison öne doğru eğilerek, "evet, söylemek istediğim bir şey var, kravatınızı çok beğendim, bana verir misiniz" der. grup birden kahkaha patlaması yaşar. george martin ve adamları gruba bakmaktadırlar. anlamamışlardır ilk önce. bir şaşkınlık yaşarlar ve daha sonra onlar da gülmeye başlar. işte o anda iletişim ve ilişki başlamış olur. bu espri sayesinde belkide koca bir the beatles imparatorluğunun temelleri atılmış oldu. espri deyip geçmeyin! george martin, gruba şimdi gitmelerini ve benden haber beklemelerini söyler.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster