+1
# sahne 1:
1902 dogumlu selahattin pinar, ticaret mektebi'ni birakip müzige basladi. oysa babasi eski denizli milletvekili sadik bey, onun hukukçu olmasini istiyordu. bir gün denizli'den gelen esraf için kurulmus bir sofrada sadik bey'e oglunu sordular; selahattin de sofradaydi. sadik bey o yokmus gibi "selahattin çalgici oldu" dedi.
selahattin ayaga firladi ve "babacigim, rica ederim, ben çalgici degil, sanatkârim" diye diklendi. sadik bey, pek sevimsiz bir küfürle yanitladi bu çikisi... bunun üzerine selahattin pinar, ceketini alip sofrayi terk etti. kapidan çikarken döndü ve söyle dedi: "babacigim, bir gün gelecek, benim adimla anilacaksiniz."
sadik bey, yani basinda bulunan gaz lambasini ogluna dogru firlatti. çikan yangini güç bela söndürdüler. selahattin kapiyi çarpip çikmisti bile... asla baba evine dönmeyecekti.
sahne 2:
1902 dogumlu afife jale, istanbul kiz sanayi mektebi'nde okuyordu. ama onun akli tiyatrodaydi. oysa müslüman kadinlara sahneye çikmak yasakti. buna ragmen 16 yasinda talebe olarak darülbedayiye basvurdu ve kabul edildi.
babasi hidayet bey, kizini bu sevdadan vazgeçirmek için çok ugrasti. basaramayinca sertlesti. ona "fahise" dedigi bir gün "benim afife diye bir kizim yok" diye gürledi. zaten afife artik sahnede, "jale" adini kullaniyordu. sanati için baba evini terk etti.
sahne 3:
hicaz makamindaki o selahattin pinar bestesindeki gibi, "bir bahar aksami" rastlastilar. istanbul kusdili çayirinda... hafiz burhan konserinde... selahattin pinar, üstadin arkasinda tambur çaliyordu. nicedir saz salonlarinin en sevilen besteci ve icracilarindan biriydi. afife jale ise, darülbedai'de sahneye çikarak "tiyatrodaki ilk müslüman kadin oyuncu" olarak tarihe geçmis, ancak tiyatro zaptiye tarafindan basilinca kapi önüne konulmustu. issiz, sahnesiz ve kimsesizdi. acisini yatistirici haplarla dindirmeye çalisiyordu.
ikisi de 25 yasindaydi. belki de güftedeki gibi "içimde uyanan eski bir arzu/ dedi ki yillardir
aradigim bu/ simdi soruyorum büküp boynumu/ ah, daha önceleri neredeydiniz" dediler. ve evlenmeye karar verdiler.
sahne 4:
gençliklerini acilar içinde harcamislardi. evlenince hayat boya iskaladiklari her seyi birlikte yapmaya çalistilar. evde saklambaç oynadilar. bahçede enginar yetistirip yaristirdilar. "bir çocuk resmi" kivaminda siirler yazdilar.
pinar çaldi; afife dinledi. ancak güzel günler uzun sürmedi. afife, tiyatrosuz yasayamiyordu ve tiyatronun boslugunu uyusturucularla dolduruyordu. suriyeli bir eczaci onu morfine alistirmisti. selahattin pinar, bir gün esinin ögle uykusu için çekildigi odasinin anahtar deliginden içeri baktiginda, damarina morfin siringa ettigini gördü ve çöktü. morfin için eczaciyla iliskiye girmisti afife.
ama pinar, esine öfkeden çok, merhamet duyuyordu..onu hayata döndürebilmek için çirpinmaya basladi. sürekli melankolik besteler yapar olmustu.
sahne 5:
çirpindilar, bu gidisi geri çevirebilmek için... olmadi! selahattin pinar, kendisi de morfin tuzagina düser gibi oldu. bunun üzerine afife, "terk et beni" diye yalvardi ona... "yoksa sen de mahvolacaksin, birak beni gideyim" dedi.
pinar, 6 ay sonra afife jale'yi terk etti. simdi ikisi için de en kötü yillar basliyordu. afife, kimsesiz ve bes parasiz, tenha parklarda yatip kalkar, asevlerinde karnini doyururken ayrildigi esinin kendisinin ardindan yazdigi sarkilari tas plaktan dinleyip agladi. ayrilik acisini yeni bir
evlilikte dindirmeyi deneyen selahattin pinar ise hiç birlikte yatmayacagi bu kadindan kisa sürede ayrildi.
son sahne:
afife jale, kimsesizliginin, terk edilmisliginin, yoksullugunun son duragi balikli rum hastanesi'nde, bir deri bir kemik veda etti hayata... ölümü, gazetelere haber bile olmadi. cenazesine 4 kisi katildi. mezar yeri de mektuplari ve fotograflariyla birlikte kaybolup gitti. unutuldu.
selahattin pinar, afife'nin ölümünün ardindan paraladi kendini... nice ölümsüz, hicran dolu besteye imza atti. son katildigi radyo programinda "hatiralar" sarkisini seslendirdi: "beni de alin koynunuza hatiralar/ dolanip kalayim bir an boynunuza hatiralar" . bir süre sonra müdavimi oldugu todori meyhanesine gitti; doktorlarin yazca ettigi ne varsa hepsini ısmarlayip sofrayi dösetti. rakisini yudumlarken son nefesini verdi. "her yil ölüm yildönümümde mezarima bir büyük raki dökün" diye vasiyet etti. son yolculuguna mezarlikta kendi bestesi çalinarak ugurlandi: "söndü yadimda akisler gibi askin seheri... "
Tümünü Göster