1. 1.
    +4
    tübitak başkanı sayın prof. dr. nüket yetiş’e açık mektup

    prof. dr. ali nesin
    istanbul bilgi üniversitesi
    matematik bölümü başkanı
    dolapdere beyoğlu
    istanbul

    istanbul, 5 haziran 2010

    sayın prof. dr. nüket yetiş,
    sorumlusu olduğunuz tübitak’tan şikayetçiyim. sadece ben değil, matematikçi ya da değil, tanıdığım herkes şikayetçi. ben kendi dertlerimi size anlatmak istiyorum. eğer isterseniz diğerlerinin dertlerini kendilerine sorup dinlersiniz. kime ne soracağınızı bildiğinizi sanıyorum.
    ne zamandan beri yazmak istediğim bir anımla başlamak istiyorum mektubuma.
    bundan üç yıl önceydi. matematik köyü’nde liseliler için bir proje tasarlayıp tübitak’a sunmuştuk.
    bir zaman sonra bir yazı geldi tübitak’tan. ankara’ya gelip projemi panel (yani hakemler) önünde anlatmamı istiyorlardı.
    “herhalde bu herkese yollanan bir yazı, panelistler proje sunan, ama tanımadıkları, güvenmedikleri lise öğretmenlerini yakından tanımak için böyle yapıyorlar, herhalde bu davet bana yönelik değildir,” diye içimden geçirdim. gene de emin olmayıp tübitak’a telefon edip sordum. benim de projemi panel önünde anlatmam gerekiyormuş... projede her şey anlaşılmazmış...
    oysa projemizde her şey yazıyordu, ne ekgib olabilirdi ki, nesi anlaşılmayabilirdi ki?
    randevu verilen gün ve saat bir işimizin olup olmadığı da sorulmamıştı. gitmek zorundaydım. yol parasını da ödemiyorlardı. işimi gücümü bırakıp istanbul’dan ankara’ya, tübitak’a gittim. bekleme odasında uzunca bir süre bekledikten sonra panelin önüne çıktım.
    başkan ortayaşlı bir hanımdı. ikinci başkan, ya da panelin ikinci etkili ismi darwin skandalında da adı geçen çiğdem atakuman’dı. diğer (aklımda yanlış kalmadıysa) beş panelist 20’li yaşlarda gencecik insanlardı. elli yaşında bir profesörü istanbul’dan ankara’ya getirterek huzurlarına çağırmakta hiçbir beis görmemişlerdi.
    başkan sözü aldı,
    ali bey, dedi, ben projeleri okumam. bana projenizi anlatır mısınız?
    biliyorum inanılır gibi değil ama aynen böyle söyledi. çiğdem atakuman o günü anımsar sanıyorum, kendisine de sorabilirsiniz.
    neden okumazmışsınız? diye sordum.
    çünkü projelerden habersiz geldiğimde çok ilginç sorular soruyorum, başkalarının dikkat etmediği şeyleri görüyorum... öyle değil mi arkadaşlar? diye sorup etrafındaki gençlere baktı onay bekleyerek.
    çiğdem atakuman da dahil olmak üzere, diğerleri, nerdeyse tek bir ağızdan,
    evet efendim, öyle efendim, dediler, çok ilginç sorular soruyorsunuz...
    neden çağrıldığımı anlamıştım. bu saygısızlık karşısında bana sadece susmak düşüyordu.
    projemi anlatmam istendi. anlattım. başkan,
    ali bey, dedi, derslerinizde soracağınız sorulardan birkaçını sunar mısınız?
    en ilginç bulduğum birkaç soruyu söyledim. başkan etrafına bakındı. herhalde kendisinden soruların yanıtlarını beklediğimi sanmış olmalı ki, sinirli sinirli gülümseyerek,
    eskiden olsaydı bunların hepsine hemen şıp diye cevap verirdim, dedi, ama unuttum bu konuları şimdi...
    oysa sorularımın hepsi değme matematikçiyi zorlayacak sorulardı. kendim uydurduğum bu soruların bazılarının yanıtını bulmak için günlerce düşünmüştüm. bazılarınınkini de hiç bulamamıştım... yanıtları şimdi de bilmiyorum. ben sadece “ne kadar güzel sorular değil mi, güzel olduklarını teyit edin n’olur, heyecanımı paylaşın” anldıbına bakmıştım panelistlerin yüzüne. oysa onlar soruları bile anlamamışlardı.
    başkan devam etti konuşmasına:
    ali bey, dedi, biz sizi araştırmacı olarak çok iyi biliyoruz, tanınmış bir araştırmacısınız ve konunuzda çok iyisiniz, ama eğitimci olarak sizi hiç tanımıyoruz. iyi bir araştırmacı olmak demek iyi bir eğitimci olmak anldıbına gelmez... bu projede başarılı olacağınızı nasıl bilebiliriz ki?..
    bu aşamada projemi reddetmeye niyetli olduklarını anlamıştım. son bir umutla kendimi savundum:
    ama ben 5 yıldır liselilere yönelik matematik dünyası diye bir dergi çıkarıyorum... derginin her sayısı on bin satıyor...
    etrafına bakınıp,
    öyle mi? bilmiyordum... dedi.
    diğerleri “evet öyle” anldıbına baş salladılar.
    ayrıca diye ekledim, 20 küsur yıldır onlarca kez basılmış 5-6 tane popüler matematik kitabım var...
    gene etrafına sorgulayıcı bakışlar attı.
    diğer panelistler gene “evet öyle” anldıbına başlarını salladılar.
    ayrıca haftada en az bir kez bir ilkokula, bir liseye konuşma vermeye giderim...
    başkan konuyu değiştirdi:
    ali bey, dedi, bizim konseptimiz daha çok eğlence ve oyun içeren projeler...
    olabilir... benim konseptim de böyle... farklılık güzel şeydir...
    ama biz bu tür projelere destek vermiyoruz, bizim konseptimize uymuyor...
    afedersiniz ama burası sizin konseptinizi destekleme derneği değil. sizin konseptiniz yazmıyor şartnamede.
    üzgünüz...
    ayağa kalktım, kapıya doğru yönelirken,
    destekleseniz de desteklemeseniz de bu proje gerçekleşecek, dedim sinirli sinirli. bu projeyi desteklemek sizin için ancak bir onur olabilir...
    projem desteklenmedi elbet. ama hiç olmazsa bu vesileyle bir panelist grubunuzla tanışma fırsatım oldu.
    geçen yıl da, bu yıl da tübitak’a sunduğumuz tüm lise ve lisans yazokulu projelerimiz reddedildi.
    geçen yıl hiçbir red gerekçesi gösterilmedi. bu yıl ısrarlarımız ve konunun basına yansıması karşısında red gerekçeleri sunuldu.
    gerekçelerin bir kısmı yersiz, bir kısmı dayanaktan yoksun.
    örneğin gerekçelerden biri, derslerin günün hangi saatinde yapılacağının belirtilmemesi. alay gibi! şartnamede olsaydı onu da yazardık ama yazmıyordu. aklımıza gelmedi doğrusu.
    bir başkası, ve bana en ağır geleni, matematik köyü’nü benim kurmuş olmam ve yönetmem ve orada yapılacak ve benim yer aldığım bir projenin desteklenmesinin etik olmadığı!

    sayın nüket yetiş,
    acaba sizce matematik köyü yerine tatil köyü mü kurmalıydım? hayatımın iki yılını verdim ve gecemi gündüzüme kattım bu köy’ü kurmak için. başıma gelmedik bela da kalmadı. tübitak bu çabalarımdan dolayı beni kutlamak yerine, bana ve köy’e destek vermenin etik olmadığını söylüyor...

    sayın nüket yetiş,
    emrinizde çalışanlara ayıbın manasını ve matematik köyü’nün kutsal amacını anlatır mısınız lütfen?

    sayın nüket yetiş,
    kurumunuzun reddettiği projelerin her biri birer mücevher değerindedir. sadece türkiye’de değil, dünyada bu projelere eşdeğer proje bulamazsınız. özür dileyerek söylüyorum, ama gerçek bu, bu projeleri haklı ya da haksız gerekçelerle reddetmek kimsenin haddi değildir. tübitak’ın bu projeleri öpüp başına koyması, destekleyecek parası yoksa, başbakana, başkanna çıkıp örtülü ödenekten yalvar yakar para istemesi gerekir!
    siz reddedilen bu projelerin değerini anlayacak kadar matematik bilmiyorsunuzdur muhtemelen, zaten bilmek zorunda da değilsiniz. herkesin konusu ayrı. lütfen bir bilene, bir anlayana sorun. kara cahil ya da yönlendirilmiş panelistlerinize değil ama.
    saygılarımla,
    ali nesin
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster