1. 1.
    +1
    her akşam yatmadan önce bir kase yoğurt yemezsem uyuyamıyorum. öyle bir alışkanlık oldu. yoğurt tercihimin markası belli: yörsan yarım yağlı. hani şu sarı plastik kutuda olanlarda. hem fiyatıyla, hem de kalitesiyle yörsan gönlümde taht kurmuş bir durumda. bir kase dolusu yörsan'dan sonra en çok yarım saat içerisinde öylesine tatlı bir uykuya dalıyorum ki, sabah uyanışım bir o kadar zorlu oluyor.

    gelgelelim, dün akşama doğru buzdolabını karıştırırken yörsan yoğurdumun tükendiği gerçeğiyle yüzleştim. hemen çıkıp kocaman bir kutu yörsan yoğurt almalıydım. çünkü saat 8'i bulmuş, hava hafiften kararmaya başlamış, marketin kapanma saati yaklaşmıştı. üzerimdeki ev kıyafetlerimi çıkardım, ince bir kazak ve eski püskü bir pantolon giydim. omzuma astığım çantamı da yanıma almayı ihmal etmedim ve evden çıktım. ev ile market arasındaki mesafe 5 ila 10 dakika arasında katedilebilecek bir mesafeydi. yine takriben o sürede markete ulaştım.

    market oldukça kalabalıktı. insanlar el arabaları dolusu alışveriş yapmışlardı. kasaların önlerindeki sıra upuzundu. bu kalabalık atmosferin dağılması için biraz markette dolaşmaya karar verdim. meyve sebze reyonuna girdim, 6 adet amasya elması aldım. sanıyorum bir kilogramdan biraz fazla geldi. sonra türlü çeşitli çay ürününün bulunduğu çay reyonundan, yine evimde tükenmiş olan yaseminli yeşil çay aldım. fiyatı oldukça yüksek geldi ama yine de aldım: 3,25 tl. ve en sonunda yoğurtların bulunduğu yere geldim, o sapsarı ve güzel şeyle göz göze geldim ve onu çapkın bir gülüş atıp hemen sepetin içine sevgiyle bıraktım. alacağım başka bir şey kalmamıştı. kasadaki insan topluluğunun dağılmış olması umuduyla o yöne doğru ilerlemeye başladım.

    peynir, zeytin vs. gibi şeylerin satıldığı yerin önünden geçerken, karşıdan da havanın oldukça soğuk olmasına karşın kolsuz bir badi benzeri şey giymiş bir kadın ve bir takım arkadaşlarıyla karşılaştım. o kolsuz badi gibi şey giymiş kadın peynir tartan arkadaşa döndü ve küstahça bir üslupla 'bira yok mu bira yeaa?' gibilerinden bir soru sordu. peynir satan arkadaş da ona döndü ve 'hayır hanımefendi, alkollü içki satmıyoruz' dedi. kadın iyice huysuzlaşmıştı, üsteledi; 'neden içki satmıyorsunuz ha, ne biçim yer burası..' diye konuşmaya başladı. ortam iyice gerilmiş, insanların iyice keyfi kaçmıştı. içinde bulunduğumuz market, islami duyarlılıkları yüksek bir marketti. kasiyerler arasında başı örtülü genç kızlarımız da vardı. o bakımdan, 'bira yok mu bira yeaa?' gibi bir soru, içerdiği küstahça tavır bir tarafa, anlamsız ve art niyetli de bir soruydu. tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de üstelemesi, olayı başka noktalara çekmesi, neredeyse bir rejim krizine çevirmesi, sahip olduğu ideolojik zihniyetin açık bir göstergesiydi.

    derken peynir satan arkadaşın söyleyeceği bir şey kalmamış, ortam daha da gerilmişken olaya mecburen yine ben müdahil olmak durumunda kaldım. bu laikçi ve provokatör kadına döndüm ve dedim ki, 'hanımefendi siz belki şu anda alkollüsünüz ama ne buradaki zavallı ekmeğini kazanmaya çalışan peynirci arkadaşı rencide etmeye, ne de biz buradaki sağduyulu vatandaşların huzurunu bozmaya hakkınız yok' dedim. kadın da bana döndü ve o meymenetsiz nursuz surat ifadesiyle; kendi işime bakmam gerektiğini, herkesin kendisini savunabileceğini söyledi. ben de, 'yokmuş işte içki. zorla mı içki sattıracaksınız insanlara. ne diye bu insanları bir kalıba sokmaya çalışıyorsunuz?' diye cevap verdim. biraz kafası dumanlı olduğu için sanıyorum daha da hırslandı ve burnundan soluya soluya marketten çekip gitti.

    sonra peynirci arkadaş bana teşekkür etti. ben olmasaydım kadının olayları daha da içinden çıkılmaz bir hale sokabileceğini, böylesi kötü insanlarla çok sık karşılaşmak zorunda kaldığını, olaylara bu kadın gibi ideolojik saiklerle yaklaşanların devamlı olayı provoke ettiğini ince bir dille izah etti. ben de, bu gibi insanlarımızın da bizim insanlarımız olduğunu, onların da kötü alışkanlıklarından vazgeçirilmesi gerektiğini, bu amaçla hükümetin gerçekleştirdiği 'dumansız hava sahası' projesinin içki konusuna da teşmil edilmesinin son derece isabetli bir tercih olabileceğini, böylece bu insanlarımızın da kötü alışkanlıklarından bir nebze de olsa uzaklaştırılabileceklerini belirttim. pgibolojik destek almaları gerektiğini de parantez içinde vurguladım.

    sonra kasaya gittim. insanlar dağılmıştı. rahatça alacaklarımı aldım. eve döndüğümde yoğurdu buzdolabına yerleştirdim. artık bu olayların ne zaman bir son bulacağını, bu insanlarımızın ne zaman gerginlik yaratmaktan bıkacağını kendi kendime sordum. gece yine bir kase dolusu yörsan yoğurt yedim, uyudum.
    ···
   tümünü göster