1. 1.
    0
    Bir zamanlar küçük bir arı doğmuş. Bu arının kanatları o kadar küçüktü ki, çevresindekiler onun asla uçamayacağını söylüyor, sürekli onu küçümsüyorlardı. Küçük arının anne ve babası, Kanatların küçük olabilir ama yüreğin büyük, Sakın pes etme, diyerek ona cesaret veriyordu.

    Küçük arı, diğer yavru arılar gibi okula gidiyordu. Derslerinde genellikle başarılıydı, matematikte, bilimde çok iyiydi. Ama beden eğitimi dersi onun için her zaman büyük bir sorun olmuştu. Bu dersin en önemli kısmı olan uçma pratikleri, küçük arının en zayıf olduğu konuydu.

    Her hafta beden eğitimi dersinde bütün öğrenciler sırayla havalanır, öğretmenlerinin gözetiminde iniş yaparlardı. Ancak sıra küçük arıya geldiğinde işler hep ters giderdi. Kanatlarını ne kadar çırparsa çırpsın, yükselemiyor ve sürekli yere düşüyordu. Diğer arılar onunla alay ediyor, Uçmayı bırak, yerde yürü daha iyi! Ya da keltenkele kuyruğu kanatlı diyorlardı. Öğretmeni ise sadece daha çok çalışmalısın, demekle yetiniyordu.

    Bu durum küçük arının özgüvenini zedeliyor, Kanatlarım küçük olduğu için kimse benden uçmamı beklememeli, diye düşünmesine neden oluyordu. Ancak anne ve babası her zaman onu destekliyor, Hayatta başarısızlıklar olacak ama önemli olan pes etmemektir, diyerek ona güç veriyorlardı.

    Okuldan mezun olduktan kısa bir süre sonra küçük arının anne ve babası talihsiz bir kaza sonucu hayatlarını kaybetti. Bu büyük kayıp küçük arının hayatını derinden sarstı. Artık yalnızdı ve hayatını sürdürebilmek için engelli raporu çıkartarak maaşa bağlandı. Başlangıçta bu maaşla geçiniyordu, ama zamanla bu hayattan sıkılmaya başladı. içindeki boşluğu doldurmak için çevresindeki insanların milli ve dini değerlerine alaycı bir tavırla yaklaşmaya başladı. Ben engelliyim, bana bir şey olmaz, TCK 32. Beni korur, diyerek kötü davranışlarını mazur göstermeye çalışıyordu. insanlar ondan uzaklaşıyor, yalnızlığı daha da derinleşiyordu.

    Bir gün, yaşlı ve bilge bir bombus arısı onun yanına geldi. Küçük arının durumuna üzülmüş, ona yardım etmek istemişti.
    Ne yapıyorsun böyle, evlat? içindeki acıyı başkalarını kırarak mı hafifletmeye çalışıyorsun? diye sordu.
    Küçük arı öfkeyle, Kanatlarım küçük, uçamadığım için hayatım boyunca aşağılandım. Artık kimseye minnet etmek zorunda değilim. Bu hayat beni böyle yaptı, dedi.

    Bilge bombus arısı sabırla ona yaklaştı ve şöyle dedi,
    Kanatlarının küçük olması bir engel değil. Asıl engel, öfken ve korkuların. Kanatlarının küçük olduğunu düşünenler uçmanın sırrını bilmiyorlar. Ama ben biliyorum. Sana bunu öğreteceğim. Uçmayı öğrenince, içindeki öfke de dinecek.

    Küçük arı merakla sordu Gerçekten mi? Ama nasıl uçacağım? Kanatlarım buna yetmez.
    Bilge bombus arısı gülümsedi. Kanatlarının küçük olması sorun değil. Doğru teknikle, kanatların seni gökyüzüne taşıyabilir. Havada kalabilmek için kanatlarını düz değil, yan sekiz şeklinde çırpmalısın. Bu hareket, seni havada tutacak kaldırma kuvveti yaratır. Ve eğer yeterince hızla çırparsan, havayı kavrayabilir ve yükselmeye başlayabilirsin.

    Küçük arı bu sözlere inanmıyordu ama denemeye karar verdi. ilk başlarda kanatlarını doğru şekilde çırpamadı, hızlanamadı ve yere düştü. Olmuyor! Kanatlarım çok küçük! diye haykırdı.

    Bilge bombus arısı sabırla ona cesaret verdi
    Başarısızlık, uçmaya giden yolda öğretmendir. Vazgeçme! Göğüs kasların güçlendikçe, hareketlerin daha kolaylaşacak. Ayrıca unutma, kanatlarını çırparken nefesini düzenli al ve asla paniğe kapılma.

    Günlerce çalıştı küçük arı. Kanatlarını yan sekiz şeklinde çırpma tekniğini geliştirdi. Yaptığı hesaplamalarla kanatlarını saniyede en az iki yüz otuz kez çırpması gerektiğini buldu. Ve bunun için yoğun bir idman yaptı ve bol su içti.
    Zamanla hızlandı ve bir gün, sonunda gökyüzüne yükselmeyi başardı. ilk kez yukarıdan aşağı baktığında, kendisini yıllarca küçümseyenleri gördü. O an fark etti ki, onu yere bağlayan şey kanatlarının küçüklüğü değil, kendi korkularıydı.

    Ama daha da önemlisi, uçmak ona yeni bir bakış açısı kazandırmıştı. Başkalarının değerlerini küçümsemenin aslında kendi yetersizliğini örtbas etmekten başka bir şey olmadığını anladı. insanlardan özür diledi ve yalnızca kendi balını üreterek geçimini sağlamaya karar verdi. Artık engelli maaşına ihtiyaç duymuyordu.

    Küçük arı, o günden sonra hayatını hem uçmanın sırlarını hem de başkalarına saygının önemini öğretmeye adadı. En büyük öğretisi ise şu oldu,
    Engel, bedenimizde değil; önyargılarımızda ve korkularımızdadır. Bizi yükselten ise bilgi, çaba ve sevgidir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster