0
Günler geçtikçe onu tanıyordum. Çektiği acıları unutup, benim acılarıma ortak oluyordu. O da benim gibi, kendisini üzenleri teselli edebilecek kadar güçlüydü. Bu özelliği benim çok hoşuma gidiyordu ve ona daha çok bağlanmamı sağlıyordu. Biz artık âşık olmamak için çaba gösteriyorduk. Bazı şeyler yanlıştı. Benim esaretimin anahtarı onun elindeydi. istese o anahtarı çevirir ve ben eski şanlı günlerime dönebilirdim. Bu, kimileri için cehennem, onun içinse cennete giden bir kapının anahtarı.
Siz bir insanın her halini sevebilir misiniz? Ben onun her halini seviyorum. Şımarıklığını, gıcıklığını, merhametini, sevecenliğini, cömertliğini, sevincini, hüznünü, kızgınlığını... Ve onu seviyorum. Ömrümün sonuna kadar da seveceğim. O, beni bir süre sonra sevmeyi bıraksa bile, ben onu sonsuza kadar seveceğim. Beni hiç kimse sevmedi, ben de hiç kimseyi senin kadar sevmedim. Söyle sevgilim, seni kim israf ediyor ben senin zerrene muhtaçken?
Ben âşık oldum.
Ben bir kere sevdiğimi sandım hayatımda, onda da bin defa öldüm. Bir daha sevmek, âşık olmak bana büyük bir günah gibi uzaktı. Her şeyi kapattım. Ne sevebilir, ne de sevilebilirdim. Artık benim için her şey sonsuza kadar kapanmıştı. Karşıma o çıkana kadar. Hiç hesapta yoktu zaten. Plansız olan her şey güzel olmaz mı?
Zehir olan hayatımı düzeltmem için bir şanstı. Ama o, kendinden beni mahrum etmek istiyordu. Kalbim atıyordu ama zayıftı. 'Neden beni kendinden mahrum bırakıyorsun? Bırak, her şey yoluna girecek. Bırak, değecek insan için savaşayım, her şeyi yakayım, tüm cihanı. Sen buna değmeyeceğini mi düşünüyorsun? Seni hiç kimse sevmedi mi? Senin için kimse kavrulmadı mı? Sensiz kimse nefes alamadığını söylemedi mi?' Ben söylüyorum işte. Neden görmüyorsun? Neden bana yaşama hakkı verdin ki o zaman? Bıraksaydın beni o halde, çürümeye devam etseydim. Ona göre ben çok hızlı gidiyordum. Bilmiyordu ki, ben nefes almak için çırpınıyordum. Sadece hayata tutunmaya, yaşamaya çalışıyordum.
Benim için, onu tanıyana kadar erkekler doğru kadına âşık oluyor, kadınlar ise doğru erkeğe yanlış yapıyordu. Vücudumdaki tüm yaraların sorumluları sevdiklerimdi. Yaşamı boyunca herkes birini bulur ama birbirini bulmak çok az insana hediye edilir. içimde sonsuz bir enerji var. Bunun çıkmasını engelleyen tek şey, o enerjinin sahibi olan melek. En düşük güçteki sevgim bile ona çok geliyordu. Bilmediği daha hiçbir şey yapmamış olmamdı. Ben başlamamıştım bile.
Ağzımı doldurup haykırmak istiyordum. Son nefesime kadar bağırarak: 'Seni seviyorum! Sana aşığım! Sensiz yaşayamıyorum, nefes alamıyorum!' Durmalıydım, durmam gerektiğini söylemişti. Aslında durmamı istemiyordu. Ben de durmadım zaten. Büyük bir şeyler başlayacaktı. Belki her şey yıkılacaktı, bilmiyordum. Sadece sevilmek istiyordum. Bir bağımlının maddeye olan ihtiyacı gibi sevilmek istiyordum. Bir hayvanın karşılıksız sevgisi gibi sevilmek istiyordum. Tek derdim, beni gönülden sevmesiydi.
Sinirli ve ciddi biriydim. Birçok kişinin kalbini istemsizce kırabiliyordum. Yapmak istemediğim hiçbir şeyi bana yaptıramazlar. Ama o hariç. Ona karşı bir zaafım vardı. Beni iyileştirdi. Artık insanlara başka şekilde bakıyordum. Yaşamayı başka şekilde seviyordum. Sinirlenmiyor ve devamlı gülebiliyordum. Başka zaman olsa hiç acımayacağım hatalara gülüp geçiyordum. Beni iyileştiriyordu, o küçük elleriyle, hem de.
O çok güçlü bir kadın. Birçoğunun başaramayacağı kadar güçlü. Kalbimi kaplayan bu hissin ne olduğunu bilmiyordum. Hiç böyle hissetmemiştim. Sanki sıcak bir öpücüktü, doğrudan kalbimden. Yanımdayken kalp atışlarım hızlanıyor ve heyecanlanıyordum. Bana ne yaptığını bilmiyordum ama daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Ona olan sevgim saf ve temizdi. Ona yaklaşmaktan ve dokunmaktan korkuyordum. Büyünün bozulmasını istemiyordum. Ama kendimi tutmakta zorlanıyordum.
Sanırım bunu fark etti, daha da yakınlaştı bana. Belki güven vermiştim ona, belki de yakın olmak istiyordu. Ama dikkat etmeliydim. O da benim gibi yaralıydı. Kırılmaması gereken bir pamuk ipliği kadar hassas geliyordu bana. Cesaretimi topladım ve saçlarını koklayıp öptüm. Kokusunu içime çekip, damarlarımdan kalbime, ait olduğu yere gönderiyordum.
Daha fazlasını hak ettiğimi düşünmedim. Bu bile benim kalbimin iyileşmesine yardım etmişti, şimdilik. Mutluydum. Akşam eve gidene kadar koluma sımsıkı sarılmıştı. Sanki huzuru bulmuştu. Onu bilmiyorum ama ben bulmuştum. Kaybetmemek için de elimden geleni yapacağıma kendime söz vermiştim.
O benim hayata dair tüm umutlarımın melek haline bürünmüş haliydi. Onu öpüp koklamak, kokusuyla uyumak, uyanmak istiyordum. Kendimi ne kadar sıkarsam, ne kadar engellesem de ona sımsıkı sarılıp öpme isteğimi içimden atamıyordum. Durmam gereken yeri hatırlayıp, kendime verdiğim sözü zor da olsa tutuyorum. Bu arada bundan nefret ediyorum. Neden tutuyorum ki kendimi? Ne yapacak?
Sanki yıllardır tanıdığım ama uzun süre görmediğim birisi gibiydi. Birileri yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuştu. Bu da bizim kayıp ruhlarımızın bir araya gelmesine vesile olmuştu. Artık kınanıyorduk. Ama birbirimizden vazgeçebileceğimiz sınırı çoktan aşmıştık. Belki de ayrılsak ölecektik.
Tümünü Göster