+5
- Hoş geldiniz çocuklar. Uğur oğlum geçmiş olsun, hocam nerede? erken döndünüz dedi. Ablam durum anlaşılmasın diye, evet erken geldik dedi ama ben lafa girip – biz zaten buradaydık ki bir yere gitmedik, hasta değildim ki geçmiş olsun dediniz. dedim.
Adam bu durum karşısında şaşkınlığını gizleyemeyip; hocam senin hasta olduğunu söylemişti yanlış anladım herhalde hocama selam söyleyin deyi gitti.
Anlaşılan babam izin alırken benim hasta olduğum yalanını söyleyip gitmişti ama nereye?
Annemin durumu da iyiden iyiye kötüleşmeye başlamıştı. Ertesi gün kapımıza gelen babamın arkadaşına gidip yaşadığımız durumların bir kısmını anlattım. Adam ise sadece babamın hastalık durumundan bahsedip gittiğini biliyordu. Bu konuşmanın ardından annemin durumunu da söylediğimde eşi ile birlikte bize geldiler. Annem eve bir başkası gelmiş olsa da en ufak bir tepki vermeyip boş boş karşısına bakıp gülümsemeye devam ediyordu. Hemen hazırlanıp doktora gittik ama o zamanlar hastanelerde hasta bakıcılar bile doktor edasında oldukları için saatlerde ahşap sarı, vernikleri soyulmuş sarı kahvehane sandalyesinde annemi düşmesin diye ayakta yanında bekliyordum. iki üç tane konu ile alakası olmayan gereksiz tahliller yapıp bizi geri gönderdiler. Adamın eşi sağ olsun bize bu olaydan sonra bir hafta yemek taşıdı ama herkesin kendine göre bir hayatı olduğu için zaman ile artık gelmemeye başlamıştı. Annemin durumunda bir değişiklik olmadığı için artık ya babamdan bir haber alacaktık ya da annemin konuşmadığı kardeşini bulacaktık. Annemin annesi ve babası ben daha doğmadan ölmüşlerdi. Annemin yaşayan tek yakını içkicinin teki olan ve anneannemeler öldükten sonra evden kaçan dayımdı. O zamanlar birinin telefon numarasını bulmak şimdiki gibi kolay değildi. Eskiden Postanelerde herkesin ev telefon numarasının olduğu kocaman bir telefon rehberi kitabı vardı. Ablam ile bir gün önceden dayımın telefonunu bulmayı kararlaştırmıştık. Sabah erkenden kalkıp köy dolmuşu ile merkeze gittim. Dayımın ismi ile aynı olup istanbul da yaşayan o kadar çok telefon numarası vardı ki, hepsini tek tek yazıp not ettim. Bu kadar zahmet etmiş olsakd da dayıma ulaştığımızda sesi o kadar kötü geliyordu ki, gırtlak kanseri olduğu için boğazında hortum takıldığını söyledi. Annem için ise, ölürse Allah rahmet eylesin ben kendime zor bakıyorum dedi. Halbuki biz ondan ne para istemiştik ne de bir yardım. Sadece o çocuk aklımız ile bize sahip çıkabilecek, en azından ben buradayım yanınızdayım diyecek 2 cümle arıyorduk.
Çaresizlik iliklerimize kadar işlemişti. Elde avuçta bir şey kalmamıştı. Babam bizi bu kadar severken ortalıktan kaybolmuştu. Babamdan korktuğum için ona sinirlenemiyordum bile. Bu yaptıklarımızı duysa belki de gelecektim ben siz niye el aleme duyurdunuz, beni rezil ettiniz, diyerek bize kızacaktı.
Aradan bir ay geçmişti, artık köydeki herkes babamın gittiğini ve bizim de zor durumda olduğumuzu duymuştu, hatta başka köylerde bile adımız duyulmuş olacak ki başka köyden bile gelip bizi ziyaret ettiler. Gelenler genelde yaşlı iyi niyetli teyzelerdi. Gelenlerin hemen hemen hepsi ah var inşallah gelir ölüm kalım yoktur diyerek bizi teselli ediyordu. Annem yine tüm bu olanlar karşısında olduğu yerde duruyordu. Ne konuşuyordu ne de başka bir yere bakıyordu. Tuvaletini ablam ile kollarına girip zütürüyorduk. Banyo ise bir kere ablam tabureye oturtup kendisi yaptırmıştı.
Gelen teyzelerden birinin oğlu Manisa da kömür madeninde çalışıyormuş. Babamda Manisalı olduğu için acaba annesinin yanına dönmüş olabilir mi diye oğlundan araştırmasını istedi. Aradan 1 hafta on gün geçtikten sonra babamın Manisa da olduğunu ve başka biri ile imam nikahı kıyıp evlendiğini öğrendik. Hem bizi hem mesleğini bütün hayatını geride bırakıp gitmişti.
Tümünü Göster