-
26.
+8 -1Edayı evden alıp bir kafeye zütürdüm ve aklımdakiler anlatmaya başladım. Üçgözler ismini duyunca ilk başta hiçbirşey aklıma gelmemişti. Ama sonra hoca o el yazmalarını gösterince tüylerim ürpermişti. Aklımdaki parçalar birleşmişti. Abim 14 nisan 1993 günü 24 yaşında kendini asarak intihar etmişti. istanbulda makine mühendisliği okuyan hayatında her zaman başarıyla anılmış birisiydi. Ancak ölümünden 2 yıl önce kadar falan esrarengiz birisi olmuştu. Konuşmuyordu, konuştugunda da hiç bir mantıklı cümle kurmuyordu. Önceleri çevrem ve ailem çocuk çok kitap okudu kafayı yedi şudur budur diye yaklaşıyorlardı. hastanelere doktorlara gidiyorduk ben 14 yaşlarındaydım pek karışmıyordum sadece yanlarında duruyordum. Aynı odada kaldıgımız için çok tedirginlik içerisinde 14 15 yaşlarını geçirdim. Ne yapıcağını kestiremiyordum. Okulu bırakmış sadece evde uyuyordu ve akşam namazıyla yatsı namazı arası sokakta yürümeye gidiyordu. Bazı geceler yatağın içinde oturduğunu ve bana baktıgını görünce korkudan altıma ediyordum. Ama elden birşey gelmiyordu. Benım odamı değiştirmem Abim doğu'yu daha da kötü hissetmesini sağlar diye ailem 2 yıl boyunca bana bu zulmu yapti. En son artık hocalara gidiyordu bizimkiler birgün balıkesirde çok büyük bir hoca olduğunu öğrenip yola düştüler. Bende gitmiştim. Hoca 70 yaşlarında bir amcaydı. Abimi görür görmez sen dışarı çık dedi. Yalnızca babam kalmıştı içeride. Babam çıktıktan sonra olanları anlattı. Hoca abimin çok tesirli bir cinni tarafından ele geçirildiğinden bahsetmiş, bir muska yazmış ve takdir allahındır demiş. Babam söve söve arabaya doldurdu bizi istanbula eve geri dönmüştük. Abim muskayı hiç bir zaman takmadı. Zaten 1 ay geçmeden kendini astı. Nazar değdi, cinlendi, çok okudu kafayı yedi gibi muhabbetler arasında unutuldu gidildi. Yalnızca annem unutmadı. Annem her zaman gözlerinin içinde onu yaşattı. Hiç konuşmadı ama içindeki fırtınaları ben hissedebiliyordum. Abimin ölümünden bir süre sonra kitaplarını falan karıştırmaya başladım ve bir deftere rast geldim. defter ne oldu bilmiyorum o yaşlarımda incelediğimde aklımda kalan her sayfası arapça yazılmış, ve değişik şekillerin olduğu. Yaptıgı hayvan ya da başka karışık figürlerin hepsınde üç göz vardi canlıların. Ben bu defterden kimseye bahsetmedim iyice üzülmesinler diye. Yalnızca anneme abimin arapça bilip bilmediğini sorduğumda, Küçükken kuran kursuna gitti ama hiç bir zaman kuran okuyacak düzeye çıkamadı demişti. Peki ya arapça yazacak kadar nerden öğrenmişti bu aklımı o dönem kemirip durmuştu. Bu olanların hepsini edaya anlattıgımda gözleri kocaman olmuş biçimde şaşkınlıkla beni dinledi. Önce inanmadı şaka yapıyosun hadi be gibilerinden tepki verdi, ciddi oldugumu anlayınca tesadüf gibi muhabbetlere girerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Bu yaşadıklarımın hepsini Timur hocanın odasında birleştirmiştim. Belki de Eda haklıydı ben paranoya yapıyordum...Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!