-
1.
+4Okullar tatil edilirdi, bize de gün doğardı. Okula gitmek için kötü, dışarda oynamak için hârika günlerdi.
Sabah erkenden kalkar, kahvaltı yapar, kardan adam yapmaya koyulurduk, o ara halen lapa lapa kar yağardı, parmaklarımız uyuşunca yarı yumruk yapıp, hohlardık, daha ağrısı geçmemişken devam ederdik o kar topagini büyütmeye.
Eldivenimiz nâdiren olurdu, kara çakıl taşından düğmeleri, bir parça odundan burnunu yapardık kardan adamın, havuç hak getire o zamanlar. Sonra da eline saplı bir fırça verir, boynuna atkı dolar, omuzlarına mont gererdik ki üşümesin.
Temiz cocuklardik, soğuktan çenemiz titrerdi ama kardan adam üşümesin isterdik...
Kardan adamdan sonra ufak çalı çırpı toplar, ateş yakar, dinlenirdik. Bazen evden patates aşırdığımız olurdu, çukur kazar, içine patatesleri atar, üzerinde ateş yakardık, bir nevi kuyu kebabı gibi, ama fakir işi tabii. Durumu olmayan, getiremeyen arkadaşa da kendi patatesimizin yarısını verirdik öyle...
Isındıktan sonra sıra karda kaymaya gelirdi, çok azımızda kızak vardı, benim hiç olmamıştı mesela, öyle kızakla kayan arkadaşları izler, iç çekerdim ama hiç istemedim bir kere bile...
Abim işten döndüğü bir vakit beni kızakla kayanlari izlerken gördü, lan dedi bekle ben sana kızak yapicam, o gün heyecandan sabaha kadar uyuyamadım, uyandırdım erkenden, garibim 2 saat sonra işe gidecekti, kalktı, 2 parça odun alıp kesip, biçti, zımparaladı, su terazisiyle filan denge verdi, yarısından fazlasını 2 saat icinde yapmıştı, bu böyle kalsın gerisini işten gelince yapayım dedi, ben ağlamaya başladım, ya birşey yapıyorsun bitir bâri diye, küstüm, ağladım...
Abim sarıldı bana işe gitti, akşam üzeri geldi, ben konuşmuyorum tabii, durdu yüzüme baktı gülümsedi, birşey demeden gitti...
Aradan 2 saat geçti gecmedi, baktım bana sesleniyor, lan gel kizagin hazır diye, banane banane deyip, omuz silktim, kolumdan tuttu, bindirdi kızağa, beraber kayıyoruz, nasıl mutluydum anlatamam...
Kara poşetle kayıp, kızakla kayanlari da izlemeye alışmış bir çocuk için kızakla kaymak, bir nevî hâyâlden de ötesiydi...
Diyeceğim şu ki biz güzel çocukluk geçirdik, salçalı ekmek yedik, mahalle maçlarında düştük dizimiz kanadı ama oynamaya devam ettik, taso, bilye, istop gibi oyunlar oynardık, oyuncaklarimiz yoktu ama oyunlarımız, arkadaşlarımız o boşluğu fazlasıyla kapatırdı...
Şimdi ki çocuklara bakıyorum, birde bizim jenerasyonun çocukluğuna bakıyorum, 5 kuruş paramız yoktu o zamanlar, bir tornistandan kızağa dünyalar benim olmuştu, şimdi ki cocukları ne tablet ne de bilgisayar mutlu etmiyor, tatminsiz, arkadaşsız, evden çıkmayan, baykuş bir nesil...
Bazen aynı mahalleden geçerken, düştüğüm, dizimin kanadigi, top oynadigim yollara bakıyorum, o dönemlerim aklıma geliyor, sanki halen o yokuştan koşarak inen, elinde bir iple, ardından salınan şeytan ucurtmasini uçurmaya çalışan çocukluğuma rastlayacağım gibi...
Bir de şimdi o yollarda ellerinde tablet bilgisayarlı, ruhsuz çocukları görüyorum...
Bizler son şanslı nesildik, vesselam...
başlık yok! burası bom boş!