-
26.
0Titreşimde olan telefonun sesiyle uyandım. Yorgunluk derisi üzerimden soyulmuştu ve telefona ancak arama bitince bakabildim. Birkaç cevapsız çağrı ve birkaç mesaj. Mert akşam yemeğine çağırıyordu, alakart restoranda rakı balık… Duş alıp, kot şortumu ve dirseklere kadar sıvanmış beyaz gömleğimi üzerime iliştirdim. Odadan çıktığımda akşamın biraz olsun serinleten rüzgarı deniz kokusunu burnuma çalıyordu ben de bu koreografiyi naneli bir sigarayla taçlandırıp restorana doğru yol almaya başlamıştım. Küçük bir müzikal eğlencenin olduğu mekâna ulaştığımda Mert’in kayıtsız yüzüyle karşılaştım, sigarasından arta kalan ağızındaki boşluktan “Nerde kaldın?” sorusu çıktı. Sorusunu cevaplandırmaya teşebbüs edecektim ki aslında öylesine sorulmuş bir soru olduğunu fark ettim ki zaten o da başka bir yöne doğru bakıyordu. “Yemekleri söyledin mi?” diye sordum. “Evet on on beş dakika kadar oldu.” Hala gözleri ısrarla aynı yöne doğru bakıyordu. “Mezgit söyledin değil mi? Biliyorsun ben…” konuşmama devam ederken sözümü kesti “Biliyorum biliyorum kılçıklı balıkları restoranda yemeyi sevmezsin.” dedi, evet huyumu biliyordu ama konuşurken bana bakmaması beni rahatsız etmişti. “Çabuk sıkıldın herhâlde benden” diye alaycı bir laf attım “Gözüm daldı sadece” diye geçiştiriyordu ki yemekler geldi rakılar bardaklara serildi. Şeffaf sıvılar birbirini bulandırıp beyazlaşırken mezeler ve şişeler bitti. Hesabı ödeyip içinde açık hava diskosunu barındıran ve daha çok küçük bir barı anımsatan mekana, ağızlarımızdan boşalan dumanın kılavuzluğunda yola koyulduk.
başlık yok! burası bom boş!