-
351.
+5Sabah uyandık ve hazırlanıp dışarı çıktık. Aktara doğru yola koyulduk. Dagaar karşımıza çıktı ve biraz telaşlıydı.Tümünü Göster
Dagaar-"Çocuk. Tanrı ile konuşmaya gideceksin ama o kötü yönlerini anlatmaz. insanları çok kolay manipüle edebilir. Hem... HEM NiYE TANRININ YANINA GiDiYORSUNUZ Ki?"
b-"Görmemezlikten gel."
Dagaar-"DUYUYORUM SENi AMK. Lütfen Tanrı'ya gitmeyin :( " Dagaar'ı ilk kez bu kadar çaresiz görüyorum. Mert'in onu kabul edeceğini çoktan kabullenmiş. Nilay yolda karşımıza çıktı ve:
Nilay-"Yolun bundan sonrasını benimle devam edin. Hadi Dagaar. Sen de kış kış."
Dagaar-"SARI CADI. BENiM iSMiMi BU KADAR KOLAY AĞZINA ALMA. SENi ÖLDÜRMÜYORSAM BiR BiNE'YE YAKINSIN DiYEDiR."
Nilay-"Yani Bir Bine'ye yakın olmasam sana muhalefetim diye beni öldüreceksin öyle mi? Ne kadar zalimsin. Ama Tanrı öyle biri değil... "
b-"Nilay yeter. Tanrı'nın rekldıbını sen değil Tanrı yapsın."
Nilay-"Tamam, benim için fark etmez. Gidelim." dedi ve yürümeye başladık. Son kez arkama baktım ve Dagaar üzgün bir şekilde kayboldu. Neden Mert'i bu kadar çok yanında istiyor? Herhalde ordu falan kuracak. Ne bileyim.
Aktara geldik. içeri girdiğimizde baharatların kokusu etrafımızı sardı. Rahatlatıcı bir kokuydu. Tanrı müşterisi ile ilgileniyordu. Müşterinin istediği baharatları verdi ve müşteri çıkınca "Kapalı" olan kağıdı yapıştırdı. Ve bir sandalye çekip oturdu.
b-"Bir "Tanrı"ya göre oldukça fakir bir yer."
Tanrı-"Milenyumlarca yıl yaşayınca sadece sakin bir hayat istiyorsun."
b-"Ben de sakin bir hayat istiyorum, ama nedense beni rahat bırakmıyorsun."
Tanrı-"O fareden dolayı bana hala kızgınsın."
b-"Kızgınlık hafif kalır. Arkamdan gülmüşsündür de kesin yüzsüz yüzsüz."
Tanrı-"Laf çarpıtma çabanı anlıyorum ama karşında normal bir insan durmuyor."
b-"Evet, normal bir insan olsa en azından böyle saçma bir girişimde bulunma gereği duymazdı. Gider direk konuşurdu, sen ise arkadan iş çevirmekten başka bir şey yapmadın. Daha seninle ilk kez tanışıyorum. Kendini bana aktar olarak tanıttın. Gerçek ismin Loki çıkarsa şaşırmam."
Mert-"Kanka sakin ol. Buraya kavga etmeye gelmedik. Sadece konuşmak için geldik."
Tanrı-"Mantıklı konuşan bir arkadaşın var. Sözünü dinle." Bu adamı öldüreceğim...
Mert-"Beni neden çağırdığınızı tahmin edebiliyorum. Size katılmamı istiyorsunuz. Eğer ruhumu size verirsem ne olacak?"
Tanrı-"Nilay'a ne oluyorsa sana aynısı olacak. Benim kuralların çerçevesinde bir yaşam sunacağım. Sana ruhsal sanatları öğreteceğim ve her yaşamında ölüp tekrar doğacaksın. Benim adıma."
Mert-"Peki kurallar nedir?"
Tanrı-"Çok basit. Benim verdiğim her görevi sorgusuz yap."
Mert-"Ne gibi görevler veriyorsunuz peki?"
Tanrı-"Bunu açıklayamam. Dagaar'a katılma ihtimalini de göz önüne alırsak ona karşı casusluk yapabilirsin. Ama seni temin ederim çok iyi bir hayatın olacak. Asla bir zorluk yaşamayacaksın, istediğin kadına sahip olacaksın ve istediğini yeyip istediğini içebileceksin. Benim kurallarıma karşı gelmediğin sürece."
Mert-"Anladım. Biraz düşünmek istiyorum. Müsaadenizi istiyorum."
Tanrı-"Müsaade sizin." dedi ve kapıya kadar uğurladı. ikimiz de dışarı çıktık. Dagaar gibi yarım yamalak konuşmadı. Tam olarak anlattı. Üstelik rahat bir hayat yaşayacağını da söyledi. Eğer ben ikisi arasında kalsaydım belki de Tanrı'yı... gibsen ikisini de seçmezdim amk. Tanrı dediğin yaratık arkadan kuyu kazan malın teki.
b-"Ee Mert. Ne düşünüyorsun?"
Mert-"Kesinlikle Dagaar'ı seçiyorum."
b-"Sen ciddi misin? Neden?"
Mert-"Tanrı bana güzel bir hayat vaat etti, evet. Ama o kendisine köle arıyor. Ben de köle olmak istemiyorum. Rahat yaşayan bir köle olacağıma Zulüm çeken özgür biri olurum daha iyi."
Dagaar-"Benim yanımda da tam olarak özgür olmayacaksın. Yine de katılmak istiyor musun?" Mert bu sefer karşısında beliren Dagaar'dan korkmadı.
Mert-"Evet. Ama birkaç şartım var. Ve bir de sorum var."
Dagaar-"Dinliyorum." Kuyruğunu sallıyor. Heyecanlı mı? Bizim Dagaar mı?
Mert-"Öncelikle şu anki ömrümü düzgünce yaşamak istiyorum. Elbette ki görevlerimi yerine getireceğim ama yine de görevlerimin hayatımı etkilemesini istemiyorum."
Dagaar-"Bir sonraki doğumuna kadarsa kabul edilebilir."
b-"Senin teklifini de mi kabul ederse tekrar doğacak?"
Dagaar-"Elbette ki. Ruh olarak yanımda kalırsa görevleri yerine getiremez. Yeniden doğmalı ki kaderi değiştirmeye izni olsun."
Mert-"ikinci olarak görevlerde masumları öldürmem."
Dagaar-"Bu da kabul edilebilir. Peki sorun nedir?"
Mert-"Ben gelirsem ve sen de eski haline dönersen benim ruhumu da yok etme ihtimalin var mı?"
Dagaar-"Kendi astımın ruhunu asla yok etmem."
Mert-"O zaman anlaşmayı kabul ediyorum. Bir daha eski haline dönmemen için yanında durmam gerektiğine inanıyorum." Dagaar kutruğunu biraz daha hızlı sallarsa fırtına kopacak.
Dagaar-"Elini uzat." dedi ve Mert de elini uzattı. Dagaar pençesini uzattı ve eline küçük bir çizik attı. Oradaki kanı yaladı.
Dagaar-"Anlaşmanın ilk kısmı tamamlandı. Şimdi de benim kanımda." dedi ve pençesi ile kendi diğer pençesini çizdi. Ama hayvan gibi bir yarmadığı kaldı.
Dagaar-"Şimdi de sıra sende." dedi ve Mert'e kanlı pençesini uzattı. Mert de ucundan yaladı. Iyy. Cidden ıyy. Mert'in ruhu bedeninden ayrıldı. ilk önce yeşil parlamaya başladı. Daha sonra içinden kelebeğin kanatları yükseldi ve semada kayboldu. En sonunda da bedeninde parlayan yeşil rengin yerini kırmızı aldı ve ruhu bedenine geri döndü.
Dagaar-"Anlaşma tamamlandı. Sana öğretmem gereken ruhsal sanatlar var. ilk önce... "
Mert-"Bu kadar heyecanlanma. Ne anlaştık? Bu hayatımı normal yaşayacaktım. Ama aradaki boşluklarımda dediğin ruhsal sanatları çalışabiliriz."
Dagaar-"Çağırmanı bekleyeceğim." dedi ve kayboldu.
b-"Çocuk gibi."
Mert-"Evet. Muhtemelen hep yalnızdı, o yüzden de saldırganlaşıp dikkat çekmek istiyordu. Saldırganlaşarak daha da yalnızlaşacağını milenyumlarca yılda anlamasına üzüldüm. Ama artık yalnız değil. Eski haline dönmesine izin vermeyeceğim." Belki de durmadan yanımda olmasının sebebi budur. Yalnızlıktan bir milenyum bile olsa acı vericidir belki de...
başlık yok! burası bom boş!