+4
ertesi gün mali türkiyeye döndü. biz geriye kalan dörtlü birşeyler yapalım dedik. bağımsızlık günü kutlamaları vardı. oraya gittik meydan dediğimiz adının meydan olmaması gereken güzel yer. her yer mavi sarı renkteydi. adamların kutlamaları güzeldi ve biz yine sadece amcıklara bakıyorduk. dıbına gibim kızlarının neredeyse hepsi güzel bu ukraynalıların ve hiçbiri makyaj yapmıyordu. doğal güzellikti fallikler. neyse ben anısı olur diye birinden bayrağını rica edip fotoğraf çekilelim dedim tamam dediler. çocuğun biri bayrağını pelerin olarak takmıştı bizim yaşlarda bir çocuktu. gittim ona (burayı ingilizce yazim anlayın olayı diye)
k:heyy. can you give me the flag? we want to take a photo for memory
bunu ben feroymuş gibi yazmak istiyorum. kendi dilinde birşeyler söyledi amk. bide yükseldi bana durduk yere
-hıdıdı hadaada hababa bum
:do you speak english?
-hadada hababam güm
k:photo with flag..
-hadaba babada bababa dum
k:yeter dıbına koyim kendi dilinde konuşup duruyon al bende türkçe konuşim oldu mu yannan. bak sana yannan diyorum anlamıyon hoş mu bu şimdi dıbına soktuğumun çocuğu
ordan en sonunda başka bir arkadaşı geldi. ingilizce biliyormuş
+o ingilizce bilmiyor. ne istediniz?
k:bayrakla fotoğraf çekilmek istiyoruz
çocuk bizim ben mal olan ukraynalıya çevirdi bunu. çocuk sonunda benim ne demek istediğimi anlamış olunca çıkardı bayrağı ama nasıl mutlu. gülerek birşeyler söyledi bayrağı bana verdi yanımdan ayrılmıyor amk. bana bakıp gülüyordu. aşık oldu ellam. fotoğraf çekilirken yanımızda durdu. gibtir git lan dedim zaten anlamıyordu. arkadaşına dedim
-bunu al biz arkadaşlarla yalnız çekilecez
yüzü düştü zütverenin. heralde hiç seveni yoktu. fotoğrafı çekildik sonra ayrıldık onlardan