-
126.
+6Dersin ortasında kapı çaldı.Tümünü Göster
Öğretmen-"Gel" dedi. içeri biri girdi ama üzerinde sanki bir tül var. Tahtaya güneş vuruyordu. Tahtaya doğru yürüdü ve güneş üzerine vurmaya başladı. O tüle değen güneş ışığı her yeri aydınlatmıştı. Bakamıyorum. Gözlerim kamaştı.
-"Geç kaldığım için özür dilerim."
Öğretmen-"Geç kağıdını ver ve... " Benim elimi siper edip bakmaya çalıştığımı görünce bir süre sustu ve:
Öğretmen-"Şurada garip hareketler yapan çocuğun yanına geç. Sen de ayağa kalk." AĞLAMAK iSTiYORUM? ÜZERiNDEKi TÜL NE LAN? HAYALET FALAN MI? TEK BEN Mi O IŞIKTAN ETKiLENDiM YANi? Güneşin vurduğu yerden çekilince sonunda görebildim. Ben de ayağa kalktım. Çocuk yanıma yaklaştıkça daha detaylı görebiliyorum. Üzerindeki tül gibi şey sanki arkadan öne doğru onu sarıyor gibi.
Öğretmen-"Ne yapıyorsun oğlum sen?" Bahane de bulamam ki.
b-"Tahtaya güneş geliyordu da rahatsız oldum öğretmenim."
Öğretmen-"Gözden hastalığın falan mı var?"
b-"Arada gözüm hassaslaşır. Öyle bir rahatsızlığım var."
Cehase-"Yalan söylemek size hiç yakışmıyor." Ne yapayım mk sen söyle. Hayat sana güzel, hayaletsin, sağa sola uçam, rezil olan da benim. Beni tanıyan biri:
Öğrenci-"Yok hocam, o inlerle cinlerle konuşur. Hep böyle saçma hareketler yapar." dedi ve sınıf gülmeye başladı. Yumruğumu sıktım.
Öğretmen-"Tamam, oturun. Derse devam ediyorum." Çocuk yanıma oturunca anladım. Sırtında kocaman bir kelebek var. Sırtında tam omuriliği şeklinde yapışmış. Tüm vücudunu kanadıyla sarmış. Boyunu bu kadar büyütmesi fazla enerjisini yemez mi? Hemen kafamı çevirdim. Kendi sorunu. Ona baktığımı görmemiştir umarım.
Kelebek-"Bir serçeyi bir insana bağlı görmek çok nadirdir." Sesi zarif ve ince bir kadın gibi geliyordu.
Cehase-"Asıl bir kelebeği ruh olarak görmek çok nadirdir."
Kelebek-"Hikayen nedir?" Lanet olsun. Dersi dinleyemiyorum. Umarım benim hayaletleri gördüğümü söylemez.
Cehase-"Annemin ölümünden sonra 4 kardeş aç kaldık. Kardeşlerim teker teker öldü. Ben de onların vücutlarından beslendim."
Kelebek-"Kendi kardeşlerini mi yedin?"
Cehase-"Yaşamam için onları yemem gerekiyordu. Daha sonra Bir Bine beni buldu, bana uçmayı öğrenene kadar her gün yemek ve su getirdi. Sonunda uçmayı öğrendim ve dolaşmaya başladım. Artık istediğim yere gidebilirdim. Ve ömrüm yettiğince de gittim. Sonunda öldüm ve gitmediğim en önemli yeri fark ettim. O kadar yer dolaştım ama bana bakan insanın yanına yaşarken hiç gitmedim. Ve ona veda etmek için yanına geldim. Ama veda edemedim. Ondan buradayım. Peki sen?"
Öğretmen-"BiR BiNE!" Hemen ayağa kalktım ve:
b-"Buyrun hocam."
Öğretmen-"Demek Bir Bine sensin. Bakıyorum da hiç dersi dinleme gereği duymuyorsun." Daha okulun ilk günü. ismini bile yeni öğrendik, neyin dersini işliyorsun arkadaş.
b-"Pardon hocam."
Öğretmen-"Hadi ilk günün günahı olmaz. Otur." dedi ve oturdum.
Kelebek-"Ben Mert ile... "
b-"Susar mısınız lütfen? Dersi dinleyemiyorum." Sessizce söylemiştim.
Mert-"Bir şey mi dedin?"
b-"Yok yok, bir şey demedim."
Kelebek-"Bizi duyabiliyor mu?"
Cehase-"Evet. Hatta görebiliyor da." Kelebek kanatlarını açtı. Açarken kanadı benim üzerimden sürttü. Gerçekten de tül gibi hissettiriyor. Mert de bu soğuk havada ceketini bile giymemiş. Hatta gömleğinin kollarını sıvamış. Hoca iyi laf etmedi.
Kelebek-"Senin gibi bir insan ilk kez görüyorum. Bizi duyuyorsa niye cevap vermiyor?"
Cehase-"Derste kimse ile konuşmaz. Onun için bilgi öğrenmek çok önemlidir... "
b-"Bir susun artık!"
Öğretmen-"Bu kadar yeter. Bir Bine. Çabuk müdürün odasına gidiyorsun. HEMEN!" Lanet olsun ya. Niye ben bunları yaşamak zorundayım ki? Ayağa kalktım ve müdürün odasına yöneldim.
başlık yok! burası bom boş!