-
126.
+1RIFATTümünü Göster
b-“Çocuklar. Artık eve dönebiliriz.” Kahverengi bir ejderha üzerimize doğru koşmaya başladı.
Rıfat-“Bu tahminimce Luka. Kaçmamızın bir yolu yok mu?”
Anka-“Ruhun yıpranmış halde. Konuşabildiğine şükretmen lazım.”
b-“Kaçışımız yok. ikiniz de çok şey yaşadınız. Eve dönünce bana anlatırsınız.” Dedi ve ayağa kalktı.
Luka-“Bir Bine, Bir Bine” diye koşuyordu. Tam bir çocuk gibi. En sonunda önümüzde durdu ve bizi yalamaya başladı. Iyy. Her tarafım salya oldu. Arkamı döndüğümde fark ettim ki Halis gitmiş. Onunla beraber siyah bir ejderha da. Herhalde o da eve gitmeye kendini hazır hissetmiyor. Ben de öyle.
Luka-“Seni çok özledim.” Dedi ve ağlıyordu. Demek kavuşmak istediği ailesi buydu. Galiba ben de arkamda bu kadar büyük bir çocuk bıraksam ben de durumunu merak ederdim.
b-“Ben de sizi özledim. Hepinizi.” Luka’nın yanında bir ejderha daha vardı.
b-“Linonia ile Alduin nerede?”
Rıfat-“Bu isimleri koyarken çok düşündün mü merak ediyorum.” Beni duymamazlıktan geldiler.
Luka-“Linonia yumurtlamak için en üst katmanda hazırlık yapıyor. Alduin ise… O pek kendinde değil.”
b-“Ne oldu?”
Charizard-“Yumurtlayan kişi oydu ve yavrusu ölü doğdu. Alduin bunu sindirmeye çalışıyor.” Babam gözlerini yere eğdi. Üzüldüğü her halinden belliydi. Bir an düşündüm. Gerçekten de oradaki ejderhalardan bir farkı yok. Tamamen saf bir adam. Biraz kendimden utandım. Benim aklımda hep bir tilki dolanır. Hatta buradakileri bile etkileyebilir, istediğim her şeyi yaptırtabilirim. Hem de yarım günde. Ama böyle bir şey yapmayı düşündüğüm için bile kendimden utanıyorum. Buranın saflığı bozulmamalı.
b-“Umarım yakın zamanda kendine gelir. Evlat acısını bilirim. Yakın zamanda ben de çocuklarımı kaybetmiştim. Şimdi buradalar… Halis nerede?”
Rıfat-“O gitti. Siyah ejderha ile. Sanırım o da benim gibi eve dönmeye hazır değil.”
b-“Nasıl yani? Geri dönmeyecek misiniz?”
Rıfat-“Şu an olmaz. Halis ve ben dünyaya dönmeye hazır değiliz. Fla-en. Kendini göster.” Dedim ve göğsümden kafasını çıkardı. Sonra geri girdi.
b-“O da neydi? içgüdüm ile bile hissetmedim.”
Rıfat-“Bir anka. ismi Fla-en. Artık normal bir aile değiliz baba. Hepimizin kendince sorumlulukları var. Ve hepimizin bir sonraki saldırı için güçlenmesi gerek.”
b-“Size zamanında ulaşamadım. Elim kolum bağlıydı. Kim bilir nasıl acılar çektiniz.”
Rıfat-“Emin ol çok acı çektik. En çok da Halis çekmiştir. Yaralarını gördün. Savaşma biçimini de görseydin o kadar güçlenmek için ne kadar acı çektiğini anlardın. Hatta biz anlayamayız. Ve sana da bir özür borcum var. Senin üzerinden iki kere kumar oynadım. ilki Rian Diyarı’nda ve Miras Styla’nın yanında olmama rağmen sana söylememesi için Miras’ı uyardım. Çok endişelendin bizim için biliyorum ama gelişmeni istediğim için yapmıştım. Şu an çok pişmanım. ikinci kumarım ise sen bu diyara girdiğinde bir enerji hissettim. O enerji sen de olmayabilirdin ama yine de kara zırhlının karşısına geçip oyalamaya çalıştım. Ölebilirdim ama yine de bu tehlikeye girdim.” Babam sandığımdan daha fazla sinirli bakıyordu. Pek hoşuna gitmemiş belli ki. Zaten gitmesini de beklemiyordum. Yanıma geldi ve bana bir tokat attı.
b-“Kendini feda ederek bir şeyler kazanmayı umuyorsun. Evet bu zafer getirir ama mutluluk getirmez.”
Rıfat-“Zafer kazanılıyorsa mutluluk önemsizdir.”
b-“Önemli tabi ki gerizekalı. Beynini gibtiğim tabi ki önemli. Sen kendini bile mutlu edemezsen başkalarını nasıl mutlu edeceksin? Bir süre sonra bu fedakarlıkların öyle bir hale gelecek ki boğazına yapışacak, seni kollarından bağlayacak, elinden geleni yapacaksın ama o kördüğümden çıkamayacaksın. Kendimden biliyorum lan. Ben de ejderhalar için fedakarlık yaptım. Gezginliğim elimden alındı. Huriye öldü, Süleyman abi öldü, siz kayboldunuz… Hiçbirinizi kurtarmaya gelemedim. Belki onlardan yardım alsaydım bu şekilde olmayacaktı. Onun için sadece kendini feda etmeyi bırak. Ben varım, belki arkadaşların vardır. Gerekirse onlardan yardım iste.” Babam yanlış konuşmuyor. Ama yapamam. Onları bu işini içine katamam.
b-“Hala yapamayacağını düşünüyorsun. Yapacaksın. YAPACAKSIN.” içgüdü başa bela.
Rıfat-“Ahh. Anladım anladım. Tam Süleyman abi gibi konuşuyorsun. Küfürleri ondan miras aldığın çok belli.” Arkamdaki ejderha ayağa kalktı. Bayılmıştı, sonunda kendine gelmiş.
Rıfat-“Sen iyi misin?”
-“Ben iyiyim. Bir daha sakın böyle bir şey yapma. Senin için çok endişelendim.”
Rıfat-“Daha birbirimizi ne kadardır tanıyoruz ki? Neden benim için endişeleniyorsun?”
-“Göstereyim istersen.” Dedi ve kafasını benim kafama değdi. O an düşüncelerinin içime aktığını hissettim. Beni nedensiz bir şekilde kardeşi gibi görüyordu. Herhangi bir nedeni yok. Sadece beni gördü, bana yardım etti ve o kısa süre içerisinde beni yavaş yavaş kardeşi olarak görmeye başladı. Görüşleri biraz garipti ama. Odaklandıkları şeyi direk görüyorlar, diğer şeyler bulanıklaşıyor. Şu anda da buradayız.
Rıfat-“Siz ejderhalar salaksınız galiba. Herkesi bu kadar hızlı kardeşin olarak görüyorsan sana çok kolay ihanet edebilirler.”
-“Ben seni bir tek vücut olarak görmedim. Kalbinin içini gördüm. Kardeşi için endişelenen, benim için endişelenen birini gördüm. Fla-en de benimle aynı. O da senin için endişeleniyor.”
Anka-“Sa sana soran oldu mu küçük beyinli? Kafan kocaman ama içinde beyin yerine kas dolu.” Gülümsedim. Nedense aklıma Halis ile kavga ettiğimiz zamanlar geldi. Halis de ejderha gibi sessiz kalırdı. Bana cevap vermezdi. Ben de anka gibi üzerine giderdim.
Rıfat-“Sana isim vermek istiyorum. Tabi sen de eğer istersen?”
başlık yok! burası bom boş!