/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 126.
    +1
    EJDERHA DiYARI

    RIFAT

    Karşımda bir ejderhayı görmek beni korkuttu. Saldırganlar mı? Aslında Miras’tan duyduğum kadarıyla değiller ama karşımda benden metrelerce büyük birini görmek beni korkutuyor. Gözleri ile beni süzüyor. Bir adım geri attım.

    Anka-“Korkmana gerek yok. Bunların hepsi ‘biz mutlu ejdeyhalayız zayay veymek nediy bilmeyiz’ kafasındalar.”

    -“Bir insan.” Dedi ve bana doğru başını eğdi. Zihnimin içine doğru konuşuyordu. Korktum. Kaçmak istiyorum. Çok korkuyorum. Korkudan kımıldayamıyorum bile. Kafasını eğip beni kokladı. Yiyecek mi yoksa? Nefes alış verişim arttı.

    Anka-“Sakin ol Rıfat. Ejderhaları ben de sevmem ama korkulmayacak kadar aptallar.”

    -“Sen bir insansın. Korkmana gerek yok insan. Sana zarar vermeyeceğim.” Aslında biraz rahatladım bunu söyleyince.

    Rıfat-“Babamın ulaşmak istediği yer buraydı demek ki.”

    -“Düşündüğüm gibi. Bir Bine’nin çocuğusun.”

    Rıfat-“Babamı tanıyor musun?”

    -“Ben tanımıyorum. Ama onu tanıyan kişileri tanıyorum. Onlara isimliler diyoruz.”

    Rıfat-“Bildiğim kadarıyla babam onlara isim vermiş. O yüzden mi isimliler diyorsunuz?”

    -“Evet. Peki burada ne arıyorsun insan?”

    Rıfat-“Benim bir ismim var. Rıfat.”

    -“Peki Rıfat. Burada ne arıyorsun?”

    Rıfat-“Kendi isteğimle buraya gelmedim. Birinden kaçarken kendimi burada buldum.”

    -“Bir gezgin misin?”

    Rıfat-“Hayır. içimdeki anka sayesinde buraya geldim.”

    -“Anka mı? Hahaha. Ankalar bizden nefret eder. Burada gerçekten bir anka olsaydı kesinlikle onu içgüdüm ile hissederdim veya çoktan bize kızmaya başlardı.”

    Anka-“Senin o koca ama boş kafanla kullandığın içgüdün ile beni hissedebileceğini mi sanıyorsun? Ben doğanın kendisiyim. Siz ise doğayı sömüren canlılarsınız.” Etrafımda küçük bir alev çıktı ve sonra söndü. Sinirlendi galiba.

    -“Çok garip. Gerçekten de bir anka var burada. Hiç hissedemedim.”

    Anka-“Zihnimize zihnimize konuşup zihin kirliliği yapmayı bırak. Enerjimi geri toparlayıp buradan gideceğiz.”

    Rıfat-“Bir sus artık! Hiçbir yere gitmiyoruz. ilk önce isimliler ile konuşmamız lazım. Ne taraftalar?” Anka sessiz ve sitemli bir şekilde:

    Anka-“Aptal bir ejderha yüzünden kavga ediyoruz.” Duymamazlıktan geldim.

    -“Sizi oraya ben zütürebilirim. Yürüme mesafesine sizin için çok uzak olabilir.”

    Anka-“Gerek yok benim kanatlarım var.”

    Rıfat-“Ama benim yok. Yardımın iyi olur.”

    Anka-“Senin de var.” Dedi ve sırtımda bir yanma hissettim. Daha sonra yanma hissi geçti. Kafamı çevirdiğimde gerçekten de ateşli bir kanadım vardı. Ve birden kanadım kayboldu.

    Anka-“Çok yorgunum. Hem zaten uçmak ve bu kanada alışman da gerekiyor. Onun için yürüyerek gidelim.”

    Rıfat-“Ejderhalardan bu kadar mı nefret ediyorsun? Teklifini kabul ediyorum. Gidelim.” Kafasını eğdi ve:

    -“Kafama tırman.” Tırmanma ile pek aram yok. 15 dakikada anca tırmanabildim. Sabırla bekledi. Ve daha sonra kafasını kaldırdı. Kafasını kaldırınca boyunun düşündüğümden daha büyük olduğunu anladım. Her şeyi görebiliyorum. Ağaçlar altımızda küçücük kaldı. Çok güzel bir manzara. Ama ileri tarafta üzerimizde de toprak var. Yer ile bağlı değil ve bayağı büyük bir alanı kaplıyor. Kanatlarını açtı ve uçmaya başladı. Rüzgarın tenimi resmen yalıyor gibi. Ayağa kalkmak istedim ama düşerim diye korktum. Kendimi fazla kaptırmasam iyi olur.

    Rıfat-“Şu tepedeki kum ne?”

    -“Onlar kum değil. Atalarımızın bedenleri. Biz ölünce bedenimiz toprak olur ve katmanı doldurur. Şu an 3. katman doluyor. Dolmasına da az kaldı.”

    Rıfat-“Yani ben atalarınızın bedenine mi basıyordum?” Çok büyük saygısızlık ettim.

    -“Hahaha. Endişe etmene gerek yok. Bizim için ölüm, görevini tamamlamış herkes için şereftir. Bedenleri zaten biz basabilelim, üzerinde uyuyabilelim, koşabilelim diye var.”

    Rıfat-“Bir nevi kendi gezegininizi kendiniz oluşturuyorsunuz.”

    -“Aynen öyle.”

    Anka-“Ne pahasına? Yaşadığınız gezegenin neler feda edilerek oluşturulduğundan haberiniz bile yok. Sizin gibi salak olmayı isterdim.”

    Rıfat-“Sen biliyorsan anlatmaya ne dersin? Ve onu aşağılamayı da bırak.”

    -“Önemli değil istediği gibi konuşsun. Sözcükleri bana zarar vermiyor.”

    Rıfat-“Öyle ama… Neyse. Ne biliyorsan anlat.”

    Anka-“Bu bilgiyi ejderhalarla paylaşmam yasak. Yalnız kaldığımızda anlatırım.”

    Rıfat-“Kim yasakladı?”

    Anka-“Annem.”

    Rıfat-“Senin annen mi var?”

    Anka-“Yani diğer canlılar gibi bizi doğurup büyütmüyor ama bize rehberlik ediyor. Biz de ona sizin dilinizde anne diyoruz.”

    Rıfat-“Biz mi? Sizden kaç tane var?”

    -“O son yaşayan anka.”

    Anka-“Sana mı sordu?”

    -“Üzgünüm.”

    Rıfat-“Diğerlerine ne oldu?”

    Anka-“Hepsi yok edildi. Sadece ben kaçtım. Küllerinden doğamamaları içim küllerin üzerine su döküldü.”

    Rıfat-“Peki bunu kim yaptı?”

    Anka-“Şoran diye biriydi. Ama Kim Styla tarafından öldürdüldü. Ve beni o mahzene yerleştirdi. Yüzünü pek hatırlayamıyorum ama bir insan onu Kim Styla’nın gönderdiğini ve bana sıkılıyorum diye atariyi verdi. Ve daha sonra da onu görmedim.”

    Rıfat-“El atarisi Rian’da kaldı.”

    -“Atari nedir?”

    Rıfat-“Hmm. Nasıl anlatsam ki. Bizim eskiden kullandığımız dijital bir oyuncak. Genelde içinde sadece tetris isminde bir oyun olur. Tetris nedir diye sorarsan da bir tür bulmaca oyunu.”

    -“Pek anlamadım ama önemli bir şey gibi duruyor.”

    Rıfat-“Pek önemli bir şey değil. Artık eskidi. Daha güzel oyunlar var.”

    Anka-“Da da daha güzel oyunlar mı? Daha mı çok eğleniyorsun yani?”

    Rıfat-“Evet de neden bu kadar heyecanlandın?”

    Anka-“Onları da oynamak istiyorum!” Sanki içimde ismini efsanelerden duyduğum şanlı ve bilge bir anka yok da bilgisayar bağımlısı bir çocuk var.

    Rıfat-“Şu iş bitsin oynarız. Sanki başka derdimiz yok.”

    -“Atari eğlenceli bir şey gibi duruyor. Neredeyse geldik. Sıkı tutun. Alçalıyorum.” Sarıldım ve dediği gibi alçalmaya başladı.

    Rıfat-“Kime gidiyoruz?”

    -“ismi Luka. Onunla konuşurken dikkatli olun.”

    Rıfat-“Neden?”

    -“Uzun bir süredir Bir Bine’yi bekliyordu. Seni görünce heyecanlanabilir.” Çocuk musunuz siz? Uzaktan bir ses duydum. Sanki demir demire vuruyor gibi. Rian’da bunu çok sık duyardım. Demircinin önünden geçerkenki duyduğum demiri dövme sesi gibi. Hatta askerlerin talimlerinde duyduğum kılıç çarpıştırma sesi gibi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster