-
101.
+2HALiSTümünü Göster
Çok garip bir duygu hissettim. Bütün vücudum karıncalandı. Çok iğrenç bir duyguydu. Arkamı döndüm. Simsiyah. Diyar da karanlık ama bu bambaşka. Zifiri bir karanlık. Baktıkça midemi bulandırıyor. Tapınağı göremiyorum. Ormanın bu kısmından görebiliyor olmam lazım ama zifiri karanlıkta kaybolmuş sanki. içime bir şüphe düştü. Geri dönmeliyim. Tam geri dönüp koşuyorken ormanın derinliklerinden bir ses geldi:
-“Oraya gitmemeni tavsiye ederim. O alana girdiğin an tozun bile kalmaz. Görevini tamamla.”
Halis-“Sen de kimsin?” Ses çıkmadı. O konuşan kimdi bilmiyorum ama tapınaktan biri olabilir. Sesini iyi ayarladı. Yerini bulamamam için yankıyı kullandı. Sanki dört bir tarafımdan konuşuyormuş gibi hissettim. Hazırlıklı olsaydım yakalanmazdım. Bu da benim ekgiblerimden biri. Kendimi aşmalıyım. Acaba tapınaktakiler iyi mi? Khean bu dalgaya yakalandı mı? Ve acaba bu şey bu diyara özel bir şey mi? Bizdeki hortum, zelzele gibi. Bilmiyorum. Ama ne kadar bakarsam o kadar kötü hissettiriyor. Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Khean güçsüz biri değil. Kesin oradan kurtulmuştur.
Gözcünün yaşadığı yere geldim. Yıkık dökük bir kulübe. Bu adamın hiçbir şeyi yok. Gözcü bildiğim kadarıyla tüm diyarın bildiği biriydi. Ve saygı duyduğu biri. Böyle birinin böylesine hiçlikte yaşaması çok garip. Bizi de zamanında ormanda bırakıp 3 ay boyunca kendi kendimize bakmak zorunda kalmıştık. Komando eğitimi gibiydi. Kaç kere öleceğimi düşündüm, kaç kere korktum, yemek için böcek yedim, ateş yakamadığım zamanlar çiğ hayvan yedim, garip garip bitkiler yedim, birkaç kere zehirlendim hatta. Neyse ki antidot konusunda dersleri dinliyordum. Birkaç kere hayatımı kurtardı. Geçmişimi hatırlamama gerek yok. Şu an görevime odaklanmalıyım. ilk kez görev verildi ve görevimi ışığın bana emrettiği üzere yerine getireceğim.
Saklanacak bir yer buldum. Tek yapmam gereken kulübesinden çıkmasını beklemek. Çalıların arasında beklemeye başladım. Beni fark edebilir. Kalbimi susturdum sayılır. Hala pek iyi değilim bu konuda. Umarım Alduin beni bu görevde rahatsız etmez. Düşündüğüm gibi kulübesinden çıktı. Talimata göre acısız öldüreceğim. Ve sanki yaşlılıktan ölmüş gibi gözükecek. O zaman iğne kullanmalıyım. iğneyi fırlattım. Sırtına saplandı. Neyse ki hissetmedi. Sadece ölmesini bekleyip iğneyi geri almam lazım.
Gözcü-“Sonunda gelebildin Halis.” Beni nasıl görmüştü? Bana doğru dönüktü. Çalıların arasından çıktım. Ve sesi…
Halis-“ Seni bulmam gerektiği söylendi gözcü. Adımı nereden biliyorsun? Sesini de hatırlıyorum. O unutulmuşları kulağıma fısıldayan sendin. Yani Imdan’dan dünyaya kulağıma fısıldayabildin.”
Gözcü-“Kaderimiz başından beri kesişiyordu Halis. Sen uyarıldın. Ve uyarılara kulak asmadın.”
Halis-“Benim dedemin lanette olduğundan haberim yoktu. Babam da direk kendi babası geldi diye heyecanlandığından tehlikeyi önemsemedi bile. Artık o günler geride kaldı.”
Gözcü-“Yanılıyorsun Halis. Daha da kötü şeyler olacak. Kader değiştirilemez. Ama şansını deneyebilirsin.”
Halis-“Neden bahsediyorsun? Buraya ne için geldiğimden haberin var mı? Hem beni nasıl görebildin?”
Gözcü-“Hahaha. Aslında seni göremedim. Sadece senin gelme zamanının geldiğini hissettim. Ve sana seslendim. Sen de oraya çıktın. Benim kaderim son bulmak üzere. Bana 2 dakika önce sapladığın küçük iğneyi hiç hissetmedim bile. Beni acısız öldürdüğün için teşekkür ederim. Sana son bir kehanet göstermeme izin ver. U marım kader i de ğiştirirsin.” Dedi ve son nefesini verdi. Benim de zihnimden sesler gelmeye başladı.
“Temiz kalp kirleniyor. Diyarlar bir bir düşüyor. Kimse onu durduramaz, ölüm bile ona yaklaşamıyor.” Gözümde de bir an bir sahne belirdi.
“Yetmez. Daha fazla diyar benim olmalı. Ejderha diyarına gidebilmek için daha çok kişi ölmeli. O yıldız benim hakkım.” Yanında birinin cesedi vardı. Daha önce hiç görmediğim biri. Saçları gümüş renginde ve cildi kızıl renkteydi. Gözlerine güneş gelince mavi olan renk pembe bir renge dönmüştü. Diğer yanında da toprak vardı. Toprağın üzerinde ortadan ikiye bölünmüş hilal sembolü vardı ve her tarafta dal parçaları vardı. Ve konuşan adamı görünce dilim damağım kurudu. Nefes nefese kaldım. Diz çöktüm. Bu olamaz.
Halis-“Bu benim babam.” inanamıyorum. Babam diyarları yok mu ediyor? O yüzden mi gezgin arıyordu? Başım… Ağırıyor… Ağlamamam lazım. Ben bu kadar eğitimi ağlamak için geçmedim, babamın bu halini görünce üzülmek için geçmedim. Ben… Güçlenmeliyim. Ve babamı öldürmeliyim. Hedef listemde. Ve bunu da gördükten sonra bu sefer geleceği kurtaracağım. Cesedin yanına gittim ve:
Halis-“Işığa kavuş Near. Bu dünyada göremediğin ışık diğer dünyada sana rehberlik etsin.” Dedim ve gözlerini kapattım. Bu ışığın bir geleneği. Öldürdüğümüz kişiye bunları söyler ve ışığın ona ulaşmasını umarız.
-“Görevini başarıyla tamamladın Halis tebrikler. Şimdi diğer görevini tamamla.”
Halis-“Sen de kimsin? Kendini göster!”
-“Zamanı gelince göstereceğim.” Gerçekten yankıyı iyi kullanıyor. Bir usta bile olabilir. Odaklanmama rağmen yerini bulamadım. Önemsiz biri. Sadece görevimi yapmalıyım. Şimdiki görevim ise gezgin Ountanis’i öldürmek. -
-
1.
+2Bu kadar ismi nereden buluyorsun yahu?
-
-
1.
+1Valla atıyorum genelde. isim gibi gözükürse kullanıyorum.
-
1.
-
1.
başlık yok! burası bom boş!