-
76.
+2Bu karanlık diyarda yaşamaya alıştıkça sabah ile akşam arasındaki farkı ayırt etmeye başladım. Gökyüzünde kırmızı bir top oluyor, yani bu diyarın güneşi. Havada hafif bir sis meydana geliyor. Kırmızı renkli. Bu sabah olduğu anldıbına geliyor. Güneş diyarı ısıtabiliyor ama aydınlatamıyor. Diyar çok büyük. En azından bana söylendiği kadar. Ve tek bir gezgini var. Herkes onu tanıyor. 4 ışık yılı büyüklüğündeki bir gezegende nasıl olur da herkes gezgini tanıyabilir hala anlamıyorum. Ama çok gelişmişler. Bir yerde bir şey olsa tüm dünya duyuyor. internetten farklı bir sistemleri var. Tabi biz bilmiyoruz ve o sistemi, çünkü kullanmıyoruz. Işığın kendi sistemi var. Görevi verir, yerini söyler, biz gider öldürürüz. En azından ileride öyle olacakmış. Daha hazır değiliz.Tümünü Göster
Gezginlerin tanınmasının amacı başka diyarlara gidip bilgileri buraya getiriyorlar ve durmadan gelişime açıklar.
Yatağımdan kalktım. Birazdan tekrar eğitim başlayacak. Uzun süredir ilk kez uzun uyuduğum için rahatlamış hissediyorum. Ayağım acıyor. Kapandan dolayı. Ama hiçbir şey olmamış gibi yürümem lazım. Yoksa daha fazla acı çekerim. Odadan çıkar çıkmaz usta ile karşılaştım.
Usta-"Arkadaşların öldü. Nasıl hissediyorsun?"
Halis-"Görev uğruna canlarını feda ettiler. Işığa kavuştular. Onları saygı ile anıyorum."
Usta-"Görev uğruna ölmediler. Aptallıklarına öldüler. Sen uyumana rağmen görevini başarı ile yerine getirdin."
Halis-"Işığa kavuşan kimse aptallığından dolayı ölmez."
Usta-"Ne dedin? Bana karşı mı geliyorsun?"
Halis-"Bunu bize siz öğrettiniz. Görev uğruna ölenler ışığa... "
Usta-"Görevleri saklanmaktı. Başarısız oldular. Bu kadar." Siz en iyisini bilirsiniz demeliyim. Ama dilim ona bunu söylemek istemiyor. Kendimi tutmalıyım...
Usta-"O aptallar yaşamında da ışığı göremedi ölümlerinde de göremeyecekler." içimde bir öfke dalgalandı Sanki bana hem bana ait hem de değil gibi...
Halis-"Sen daha önce ışığı gördün mü?"
Usta-"Hayır. Işık 50 yılda yalnızca bir gün gelir. 3 sene sonra ışık buraya gelecek." Bıçağı çıkardı ve omzuma sapladı. Sonra geri çekti. Sadece ince bir ses çıkardım.
Usta-"Öfkeni hissetmeyeceğimi mi düşündün? Hem de bana karşı bir öfke. Peki neden? Dur tahmin edeyim. Arkadaşlarının ölüsüne saygısızlık ettim diye değil mi?" içimde büyük bir korku ile karışık öfke var. Nefes alışverişim hızlandı.
Halis-"Buraya kaçırılmadan önce hepsinin kendi hayalleri vardı. Onları çaldınız... "
Usta-"Merak etme. Seni de onların yanına göndereceğim. Shishiler cesetleriyle ziyafet çekiyor. Sıcak yemeğe hayır diyeceklerini sanmıyorum." Shishiler mi? Cesetlerini Shishiler mi yiyor? Dayanamıyorum. Hiç kendimi bu kadar öfkeli hissetmemiştim. Onu öldürmeliyim. O ölmeli. Cebimden bıçağımı çıkardım ve sanki dünya yavaşladı. Kendini savunmak için geri atlarken havada yavaş yavaş süzülüyordu. Yanına gittim ve havadayken bıçağı kalbine sapladım. Birden fazla kez.
Öfkem bir süre sonra birden kesildi. Ve sanki zaman akmaya devam etti. Usta havadan geriye doğru düştü. Ve orada öldü. Ben birini öldürdüm. Ben birini öldürdüm... Kusmaya başladım. Ben nasıl yaparım bunu? Nasıl yapabildim? Onu öldürdüm ama şimdi ne olacak? Bana ne yapacaklar. Derken arkamdan biri omzuma dokundu. Arkama baktığımda bu büyük usta Khean. Burada herkesin üstü. Onu da öldürmeliyim ve buradan kaçmalıyız. Bıçağımı tekrar çekmek istedim ama bıçağımı bulamıyorum.
Khean-"Bunu mu arıyordun delikanlı?" Ne ara aldı cebimden? Galiba bu sefer öleceğim.
Khean-"Merak etme. Senin gibi bir cevheri öldürme niyetinde değilim. Limitini aşabilen tek öğrenci sensin ne de olsa."
Halis-"Limit aşmak mı? O da nedir?"
Khean-"Detayları odamda konuşalım. ŞiFACILAR!" Hemen birkaç şifacı koştu. Aralarından biri:
Şifacı1-"Usta Sturn... Ölmüş. Nasıl olur?"
Khean-"Bu çocuk onu öldürdü. Bundan sonra bu çocuğa iyi bakın. Onu normal öğrenciler ile karıştırmayın. Kendisi benim özel eğitimimden geçecek."
Şifacı1-"Nasıl isterseniz." Dedi ve odaya doğru yürümeye başladık.
başlık yok! burası bom boş!