/i/Saçmalamaca

Bu altincide saçmalamak serbest !
  1. 1.
    0
    bir başka meseleye daha değinelim, twitterda kendimizi triplere sokuyoruz, bu sadece twitterla ilgili değil aslında reelle de ilgili, yani gece bi giriyosun acılı sözler, haydaaa bi sürü duygular coşmaya başlıyor içinde, halbuki ortada bişi yok yani aq, normal yaşdıbına devam ederken aşklı söz duyuyorsun hele bir de fonetiği iyiyse gir hallerden hallere,

    bunun reel deki müsebbiblerinden biri de filmler mesela, olmayan duyguları yaşattırıyor insanlara, 2 saatlik aşk filmi halbuki dünya hayatı böyle değil böyle şeyler yok gerçekte bu işlerin gerisi var ilerisi var hep, ve bu geri ileriyle beraber değerlendirince aslında değer kazanıyor. yine sartre bunu da işliyor.

    bulantıda serüvencilik anlayışından bahsediyor. bi olayın diyor başlangıcı ve bitişi yoktur. yani senin bir yolculuğa çıkman mesela, çıkmaktan hemen önceki andan bağımsız değildir. hayat bir bütündür. video kırpar gibi kırpılmaz diyor bu anlar hayatın içinden. yine aynı şekilde sonu da öyle. serüvenin bittiği an, bittikten sonraki devam eden hayattan bağımsız değil. hayat bir bütün diyor.

    mesela dune serisinde paul atreides harkonnenleri yeniyor ilk kitapta mutlu son, ikinci kitaba bi başlıyosun 12 sene sonrası 400 gezegeni yağmalamışlar 10 milyonun üstünde adam öldürmüş fremenler. ha keza savaş sahneleri mesela, orda savaşın içinde olsan belki ilk 10 dk da ölüceksin ama filmde her ayrıntıyı görüyosun normalde o filmin içerdiği duygular o savaş meydanında 1000 kişiye paylaştırılıyor ama sen filmi izleyince 1000 kişilik yük alıyorsun sırtına bunlar hep gerçek hayatını etkileyen şeyler. ruh dünyanı mahveden olaylar. insanın bu kadar çok şey hissetmesine gerek yok. bu kadar çok hissettikçe duygu eşiği yükseliyor, bu sefer gerçek hayatta tepki vermen gereken ufak şeylere tepki veremiyorsun.

    müzik de öyle, insan ruhuna haddinden fazla etkisi var, lenin diyor ki \\\\\"biraz daha bethoven dinleseydim devrim yapamayacaktım\\\\\". bunlar duygu mastürbasyonuna sebep olan şeyler ama dediğim gibi doğal değiller bir nevi uyuşturucu bunlar,

    yani tabii şiir olaylarını, özlü sözler olaylarını da tamamen kafadan silip atamıyoruz yeri geliyor bazı şeylerin söylenmesi gerekiyor bu şekillerde, bu duyguların bazen okşanması gerekiyor tamamen robotlaştırmak da insanı çok mümkün değil zaten. ama haddinden fazla yapıyoruz.

    zaten çoğu şeyi haddinden fazla abartıyoruz.

    33,34,35,36,37. Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

    mesela girdiğimiz tripler şunlar için; abese suresinde kıyamet gününden bahsediyor. üzerine şiirler yazdığımız sevgililer, kucağına yattığımız analarımız... bir gün gelince tek kalacağız. tabii bunlar önemsiz şeyler değil. ana-baba silinecek şeylerdir demiyorum. öyle olsa ana-babanıza çok iyi davranın minvalinde ayetler hadisler olmaz. zaten fıtraten içimize bunların sevgisi koyulmuş. aynı şekilde eş sevgisi de böyle. dünya ahiret yoldaşımız olacak, iyiyi kötüyü açlığı tokluğu paylaştığımız bir insan ama en nihayetinde hesabı verirken tek vereceğiz. taşın yeri nereyse oraya koymak lazım. bunların sevgisini allah\'a ve rasulüne olan sevginin önüne geçirmedikçe sıkıntı yok ama bilmiyorum sanki geçiriyo gibiyiz istemeden de olsa.

    rabbim ayaklarımızı sabit kılsın. yazı hakkaten uzadı. bayağı da dağıldı bi yerden sonra artık kafamda çok basmıyor saat geç oldu zaten. atladığım noktalar, eleştirmek istediğim ama unuttuğum, eleştirmeye elimin gitmediği noktalar falan illa vardır dediğim gibi planlı yazamıyorum fazla. burda bi manifesto yapmaya kalkışmadım. bu olsa olsa bir hal tercemesidir. 3-4 gün önce bi arkadaşla sahilde konuştuklarımızın bir izdüşümü bunlar. o geceki duygularla ateşli şekilde hissettiğimiz gibi de değiller ama bunları yazmak istedim. okuyan olur mu bilmem. ha bu yukarda attık tuttuk nolucak peki yani hayatım bi anda düzene mi girecek. yok, bir adım atmak istiyorum sadece. yaşadığım gibi inanmamak için inandığım gibi yaşamak istiyorum biraz daha. bunun bana getireceklerinden köpek gibi korkuyorum. ruhen veya bedenen hazır değilim belki ama üstadın dediği gibi \\\\\"uzandıkça ayaklarım merdiven alçalıyor\\\\\". demek adım atmak değil atlamak lazım. merdivenleri adım adım inmek değil yuvarlanmak gerekiyordur belki de.

    yani yukarının özeti şu ki bu twitter falan filan ne idüğü belirsiz sanal alemler ruhumu kirletiyor. bence insanın bu kadar çok şey görmesine gerek yok. allahu alem sade yaşamak da farz. bu saydığımız şeyler hep birer çukur. ben bir daha çukura düşmem demiyorum ama o çukurda yatmak da istemiyorum artık. allah ayaklarımızı sabit kılsın.

    imam naifden 1 nakille bitirmek istiyorum. bu arada imam nasıl hala kurtaramadı kendini bu tak çukurundan bu da çok yaralıyor beni.

    imama bir gün sabah kalktığınızda sizi devam etmeye motive eden şey ne diye sormuşlardı şöyle bişiler demişti:

    \"motive eden değil mecbur eden. \'madem ki\' felsefesidir bu. madem geldim göreyim bari. illa görmeliyim değil yani. kimsenin olmadığı bi kafede oturup kahve içerken gözün tv\'deki maça kayar. yavaşça kendini kaptırırsın, tezahürata başlarsın, kahveyi de unutursun. bi anda hesap gelir ne maçtan bişi anlarsın ne kahveden. demem o ki dostlar bu şerait içinde yaşamak; doğru kahveyi söylemek, doğru takımı tutmak, taraftar olmak, zamanı gelince de efendice hesabı ödeyip kalkmaktır. ama görüyorum ki hepimiz hem yanlış kahveyi söylemişiz ağzımız çamur, hem takım tak gibi oynuyor, hem de hesap kol gibi.\"
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster