1. 51.
    0
    tyler bana garson olarak bir is buluyor, sonra tyler agzima bir silah sokuyor ve ebedi hayata ilk adim
    olarak ölmen gerekiyor diyor. aslinda uzun bir süredir tyler ve ben birbirimizin en iyi dostuyduk. insanlar
    hep sorar, tyler durden hakkinda bir seyler biliyor muydum?
    silahin namlusu bogazimin sonuna kadar dayanmis, “gerçekten ölmeyecegiz” diyor tyler.
    dilimle silahin namlusuna açtigimiz susturucu deliklerini hissedebiliyorum. bir silahin çikardigi
    sesin en önemli bölümünü genlesen gazlar olusturur, ve de kursunun çikardigi ince sonik bir patlama
    duyulur, çünkü kursun çok hizli gitmektedir. susturucu yapmak için, silahin namlusuna sadece delik
    açmaniz gerekir, bir sürü delik. bu delikler gazin kaçmasina ve kursunun hizinin, ses hizinin altina
    düsmesine sebep olur.
    delikleri yanlis açarsaniz, silah elinizi uçuracaktir.
    “bu aslinda ölüm degil.” diyor tyler. “efsane olacagiz. yaslanmayacagiz.”
    namluyu dilimle yanagima dogru alip, tyler sen vampirlerden bahsediyorsun diyorum.
    üstünde durdugumuz bina on dakika içinde burada olmayacak. buharla dezenfekte edilmis nitrik asidin
    yüzde doksan sekiz konsantresini alirsin, ve bu aside üç kat fazla sülfürik asit eklersin. bunu buz
    teknesinde yapmalisin. göz damlasi ile damla damla gliserin eklersin. nitrogliserinin olur.
    bunu biliyorum çünkü tyler bunu biliyor.
    nitrogliserini talasla karistirirsin ve çok güzel bir plastik patlayiciya sahip olursun. bir çok kisi
    nitrogliserini pamukla karistirip, sülfat olarak epsom tuzu ekler. bu da ise yarar tabi. bazilari nitro ile
    parafin kullanir. parafin hiçbir zaman benim isime yaramadi.
    böylece tyler ve agzimda bir silahla ben parker-morris binasinin tepesindeyiz ve camlarin kirildigini
    duyuyoruz. kenardan bir bak. bu yükseklikte olmamiza ragmen, bulutlu bir gün. bu dünyanin en yüksek
    binasi ve bu yükseklikte rüzgar her zaman soguktur. burasi çok sessiz, uzaya gönderilen deney
    maymunlarindan biriymissin hissi veriyor. yapmak için egitilmis oldugun küçük görevi yapiyorsun.
    bir kolu çek.

    bir butona bas.
    ne yaptiginin farkinda bile olmazsin, ve sonra zaten ölürsün.
    yüz doksan bir kat yukarida, çatinin ucundan bakinca, asagidaki cadde, durup yukari bakan insanlardan
    olusmus tüylü bir hali ile benek benek olmus gibi görünüyor. kirilan cam tam altimizdaki pencerelerden
    birine ait. binanin kenarindan bir cam patliyor ve pesi sira siyah bir buzdolabi kadar büyük alti çekmeceli
    bir dosya dolabi firliyor, tam altimizda binanin sarp yüzünden alti çekmeceli bir dosya dolabi asagiya
    düsmeye basliyor, yavasça dönerek düsüyor, düstükçe küçülüyor, ve gibis tepis kalabaligin ortasina
    düsüp kayboluyor.
    altimizdaki yüz doksan bir kattan birinde kargasa projesinin yikim ekibindeki uzay maymunlari, tarihin
    her bir kirintisini parçalayarak, yabanilesiyorlar.
    insanin her zaman sevdigini öldürmesi ile ilgili o eski deyis, aslinda iki sekilde de geçerlidir.
    agzinda bir silah varken ve silahin namlusu dislerinin arasindayken, sadece sesli harflerle konusabilirsin.
    son on dakikamizdayiz.
    binanin bir cami daha patliyor ve camlar parlayan güvercin sürüsü gibi etrafa püskürüyor, ve sonra yikim
    ekibi tarafindan itilen koyu ahsap bir masa binanin kenarindan milim milim çikiyor ve kalabaligin içinde
    kaybolan büyülü bir uçan cisim oluyor.
    parker-morris binasi dokuz dakika sonra burada olmayacak. yeteri kadar yanici jelatini herhangi bir
    seyin temel kolonlarina sararsan, dünyadaki her binayi devirebilirsin. kum torbalariyla kuvvetlice bastirip
    gibistirmalisin ki, patlama kolonun karsisindaki garaja degil, dogrudan kolona yönelsin.
    bu nasil yapilir mavralari hiçbir tarih kitabinda yoktur.
    napalm yapmanin üç yolu: bir, esit miktarda benzin ve konsantre portakal suyunu karistirabilirsiniz. iki,
    esit miktarda benzin ve diyet kola karistirabilirsiniz. üç, karisim koyulasana dek parçalanmis kedi
    yavrularini benzinde çözersiniz.
    nasil sinir gazi yapildigini sorun bana. bütün su çilgin araba bombalarini.
    dokuz dakika.
    parker-morris binasi devrilecek, bütün yüz doksan dokuz kat, ormandaki agacin düsüsü gibi yavasça
    düsecek. kereste. herseyi devirebilirsiniz. üstünde durdugumuz binanin, gökyüzündeki bir nokta
    olacagini düsünmek çok garip.
    tyler ve ben çatinin ucunda, agzimda bir silah ve ben silahin ne kadar temiz olabilecegini düsünüyorum.
    baska bir dosya dolabinin binanin kenarindan kayisini, çekmecelerin bosluga açilisini ve beyaz kagitlarin
    havayla yukari çekilisini ve rüzgarla savrulusunu izlerken, tyler’in tüm cinayet-intihar olayini tamamen
    unutuyoruz.
    sekiz dakika.
    daha sonra kirilmis olan pencereden duman çikmaya basliyor. yikim ekibi belki sekiz dakika içinde ilk

    bir butona bas.
    ne yaptiginin farkinda bile olmazsin, ve sonra zaten ölürsün.
    yüz doksan bir kat yukarida, çatinin ucundan bakinca, asagidaki cadde, durup yukari bakan insanlardan
    olusmus tüylü bir hali ile benek benek olmus gibi görünüyor. kirilan cam tam altimizdaki pencerelerden
    birine ait. binanin kenarindan bir cam patliyor ve pesi sira siyah bir buzdolabi kadar büyük alti çekmeceli
    bir dosya dolabi firliyor, tam altimizda binanin sarp yüzünden alti çekmeceli bir dosya dolabi asagiya
    düsmeye basliyor, yavasça dönerek düsüyor, düstükçe küçülüyor, ve gibis tepis kalabaligin ortasina
    düsüp kayboluyor.
    altimizdaki yüz doksan bir kattan birinde kargasa projesinin yikim ekibindeki uzay maymunlari, tarihin
    her bir kirintisini parçalayarak, yabanilesiyorlar.
    insanin her zaman sevdigini öldürmesi ile ilgili o eski deyis, aslinda iki sekilde de geçerlidir.
    agzinda bir silah varken ve silahin namlusu dislerinin arasindayken, sadece sesli harflerle konusabilirsin.
    son on dakikamizdayiz.
    binanin bir cami daha patliyor ve camlar parlayan güvercin sürüsü gibi etrafa püskürüyor, ve sonra yikim
    ekibi tarafindan itilen koyu ahsap bir masa binanin kenarindan milim milim çikiyor ve kalabaligin içinde
    kaybolan büyülü bir uçan cisim oluyor.
    parker-morris binasi dokuz dakika sonra burada olmayacak. yeteri kadar yanici jelatini herhangi bir
    seyin temel kolonlarina sararsan, dünyadaki her binayi devirebilirsin. kum torbalariyla kuvvetlice bastirip
    gibistirmalisin ki, patlama kolonun karsisindaki garaja degil, dogrudan kolona yönelsin.
    bu nasil yapilir mavralari hiçbir tarih kitabinda yoktur.
    napalm yapmanin üç yolu: bir, esit miktarda benzin ve konsantre portakal suyunu karistirabilirsiniz. iki,
    esit miktarda benzin ve diyet kola karistirabilirsiniz. üç, karisim koyulasana dek parçalanmis kedi
    yavrularini benzinde çözersiniz.
    nasil sinir gazi yapildigini sorun bana. bütün su çilgin araba bombalarini.
    dokuz dakika.
    parker-morris binasi devrilecek, bütün yüz doksan dokuz kat, ormandaki agacin düsüsü gibi yavasça
    düsecek. kereste. herseyi devirebilirsiniz. üstünde durdugumuz binanin, gökyüzündeki bir nokta
    olacagini düsünmek çok garip.
    tyler ve ben çatinin ucunda, agzimda bir silah ve ben silahin ne kadar temiz olabilecegini düsünüyorum.
    baska bir dosya dolabinin binanin kenarindan kayisini, çekmecelerin bosluga açilisini ve beyaz kagitlarin
    havayla yukari çekilisini ve rüzgarla savrulusunu izlerken, tyler’in tüm cinayet-intihar olayini tamamen
    unutuyoruz.
    sekiz dakika.
    daha sonra kirilmis olan pencereden duman çikmaya basliyor. yikim ekibi belki sekiz dakika içinde ilk
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster