+2
Girdiler çocuğun koluna konuşa konuşa zütürmeye başladılar Serdivan'ın karanlık sokaklarına. Biz de Furkan'la peşlerinden gitmeye başladık ne olup bitecek diye. Yolda Eşqin'i çevirip yanımıza alarak "Hayırdır olm ne bu tipler, napıcaksınız çocuğa bırakın uzatmanıza gerek yok hallederiz biz kendi aramızda" desem de "Yok aga merak etme bişey olmayacak, konuşucaz sadece" diyip diğerlerinin yanına döndü. Amk tırtılına bak sen, küçücük boyuyla Sakarya Azeri Teşkilatı kurmuş kendince de mevzu çıktığı zaman onları toplayıp bişeyler halletmeye çalışır olmuş. Hemşeri hemşeriyi gurbette öpermiş derlerdi de bu kadarını da beklemezdim açıkcası.
Gittik kuytu bir köşeye, Berkay'ı aldılar karşılarına. Uzuun uzun konuştular. Özet olarak konuştukları şu şekildeydi;
"Bak güzel kardeşim. Sen azerileri neden dışlar gibi davranıyorsun bilmiyorum. Ama azınlık olsakta burada da sayımız belli. Hadi bizi bir kenara bırak, beni bugün görürsün yarın görmezsin bi daha da göremezsin zaten. Ama Raul'le aynı yurttasın be oğlum. Raul zavallı bir çocuk. Babasını ufak yaşta kaybetmiş, annesi zor şekilde geçinerek çocuğu bu günlere getimiş, burada güvenip samimi olduğu bir sizler varsınız. Şimdi neden arkanı dönmeye çalışıyorsun istemiyosun falan filan"
Ulan iyi ki bir yemek yiyelim dedik hep beraber. Konular neredeen nereye geldi de bizler bu kadar gerildik böyle. Alt tarafı bir yemek ulan. Ama Berkay'da gerildi ve biliyoruz ki o da bize karşı aynı olmayacak bundan sonra. Müstehaktır belkide, bizim yapamadığımızı azeri balaları yapmış oldular. Bu kadarı fazla mıydı, evet. Ama akıllanmış oldu sonunda. işler daha ne kadar fazla gerilebilirdi ? Ya da işler daha fazla ne kadar sarpa sarabilirdi ilerleyen günlerde göreceğiz bakalım.