/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 701.
    +2
    Dünyanın başınıza yıkıldığı oldu mu hiç ? Ölmek istediğiniz, o anı yaşamak istedğiniz, hayatı sorguladığınız saliseler oldu mu ? Ya kendinizi boşlukta, çaresiz, umutsuz, yıkılmış hissettiğiniz bu anları yaşadınız mı hiç ? işte tam da böyle bi andaydım. Yaşamak istemiyodum, yaşayamazdımda. Ama sorguladım da kendi kendime ? Yok abi yok, idil neden böyle bişey yapsın ki ? Daha bi kaç gün önce mutluluk naraları atarken biz şimdi neden böyle bişey yaşansın ? Olamazdı, olmamalıydı, idil yapmazdı böyle bişey, buna inandırmaya çalışıyodum kendimi.

    “Nasıl yani ? Ne demek başkasıyla konuşuyo ? Ne dediğinin farkındasın abi sen dimi ? idil’den bahsediyoruz bak, yıllardır birlikte olduğum kişi falan ? Bi yanlışlık yok ?”

    “Kanka sakin ol önce bi, bi yanlış anlaşılmadır belki bekle durumu öğreniriz elbet bi sabah olsun bi sakinleş”

    Telefonu yüzüne kapattım. Saat 01.34’tü, hiç unutmam. idil’i aradım defalarca kez, açan olmadı. Uyumuştur bu saatte, duramaz bu saate kadar dedim. Deliye dönmüştüm beyler, boşluktaydım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ama insan sinirle hiçbir şeye karar vermemeliymiş. Ben ise kendimi dizginleyemeden yanlış kararlar almaya başlamıştım bile. Duvarlarıma asılı yüzlerce fotoğrafı indirdim, söktüm. Evimde, odamda olan tüm eşyalarını toplamaya başladım; kıyafetleri, takıları, tokaları, yazıları, defterleri ve ona ait olan herşeyi. Topladım odamın ortasına. Küçük bi tepe oluşmuştu bile. Ne de çok şey varmış ona ait. Sinirle hareket etmem gürültü yaratmış olacak ki annemde uyanıp odama gelmişti.

    “(izmirli) hayırdır napıyosun sen bu saatte”

    Anneme yanıt vermedim, eşyalarını toplayıp bi poşete koyup evin önüne çıktım. idil’in balkonunun önüne gittim. Tekrar aradım, açmasını bekledim. Telefon çaldı, çaldı, çaldı; ama yine açılmadı. Elimde eşyaları, gözümden süzülen yaşlarla balkonunun önüne döktüm tüm topladıklarımı. Fotoğraflarını yırttım, eşyalarını parçaladım. Üzerine bi de yaktım; belki içimin yandığı gibi söner de rahatlarım diye. Ama nafile, daha da körükledi bu beni. Yanan tepenin fotoğrafını çektim. Kendimi sahile attım kafa dağıtıp kendime gelmek için. Ama bu kafa dağılır mıydı hiç ? Tüm eşyalar yanarken, içim alevden daha beter titreyip körüklenirken kolay mıydı kafanın dağılması. Birlikte yürüdüğümüz yollarda yürüdüm yine; el ele gezdiğimiz yerlerden geçtim. Uzuun uzun sarıldığımız sokaklar eşlik etti yangınıma. Sulu göz birisi olmasam bile göz yaşlarıma engel olamıyordum, durmuyordu. Bostanlı Sahile gittim. Belki yaşım kendinden büyük bi suyu görünce durur, belkide bu sahil derdime ortak olur diye.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster