+22
furkan dönüp yarın ola hayrola dedi. Eyvallah dedim ben de. biraz oturup havadan sudan, karıdan kızdan boş muhabbetlerden sonra uyumaya karar verdik. pencerin kenarından göz ucuyla dışarı izliyordum.
Eskilerden bilen olur lüküs deninlen tüpe takılıp ortamı aydınlatan yani bir nevi lamba görevi gören aydınlatıcı vardır. Barakada elektrik olmadığı için ve tüpü tasarruflu kullanmak için yatarken tümüyle kapatmıştık.
Dışarısı zifiri karanlık... bulutlar ayı kapatmış, rüzgarın çıkardığı vuuuv sesleri ile ortama tam bir mistik hava katıyordu...
tam uykuya dalacakken dışardan bir sesler duydum... furkanla çakır çoktan uyumuştu.. bir an irkilip çakırı dürttüm. Durumu anlattım. Çakır bir göz atalım deyince kapıdan etrafı yokladık. Furkan hâla uyuyordu.
Dışarıdan gelen sese herhangi bir anlam verememiştik. Aslında pekte önemsemedik.
Rüzgar etraftan birşey uçurmuş be barakaya vurdurmuş olabilirdi... Neyse biraz zorlansam da gece 3 ten sonra dalmışım.
Furkan uyandırdı... Çakır da sobanın dibinde kalan közlerin üzerine ince odun parçaları atarak tekrar tutuşturmaya çalışıyordu.. Sabah saat 6.30 civarı olmuş ama etraf henüz aydınlanmamıştı.
Elimi yüzümü yıkayıp şiselere depoladığımız suyu çaydanlığa usulca koydum. Güzel bir kahvaltı yapacaktık...