/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    0
    Kuzgun-“Önce yürümeyle başlayalım.”

    “Yürümek istiyorsan önce sağ arka adım, sonra sağ ön adım, sonra sol arka adım, sonra da sol ön adım atacaksın. Bu şekilde yürüyeceksin.” Dedi ve dediği gibi de yaptım. Ama arada kuyruğu karıştırıp yere düşüyorum. Kuyruk çok farklı bir şey.

    “Neden durmadan kuyruğumu oynatıyorsun ki?”

    b-“Ne yapayım. Bende kuyruk yok onun için kuyrukla ayağı karıştırıyorum bazen.”

    “O zaman alışana kadar yürüyüş yapacağız.” Dedi ve ben de alıştırmaya devam ettim.

    Sonunda yürümeye alışabildim. Gerçekten kuyruk olayı karıştıran bir etmen. Ama kendimce bir çözüm buldum. Ne zaman kuyruğu yanlışlıkla oynatsam kuyruğu ayağıma değdiriyorum ve yanlışlıkla oynattığımı anlıyorum. Güzel fikir aslında.

    Saatler sonra koşmayı bile çözdüm. Onda da arka iki ayak, ön iki ayak şeklinde ve ne kadar hızlı bunu tekrarlarsan o kadar hızlı koşuyorsun. Birkaç kere kafamı duvara vurduğum oldu tabi ama sonuç olarak koşmaya ve küçük manevralara da alıştım.

    Kuzgun-“iyi bari. Bunları hızlı öğrendin.”

    b-“Hocam iyiydi.”

    “Sahibin.”

    b-“Hadi be oradan sende.”

    “Bak. Haylaus’u çağırtma bana.”

    b-“Ben seni sahibim olarak göremem. istediğin kişiyi çağır. Sen benim yakın arkadaşımsın.” Biraz sessiz kaldı.

    “Tamam. Senin yakın arkadaşınım ama onun sahibiyim.”

    b-“Hahaha. Tamam tamam. O zaten dünden kabul etti.” Mert de zaten çoktan uyuya kalmıştı. Zaten bizim dediklerimizi anlamıyordu.

    Kuzgun-“Öyleyse bir sonraki alıştırmaya geçelim. Bunlar temel için yeterli. Konuşmayı vs. kendin geliştireceksin. Şimdi sana ruh baskısını öğreteceğim.”

    b-“Öğrettiğin anda mı kaybolacaksın peki?”

    Kuzgun-“Elbette ki hayır. Size veda etmeden bir yere gitme gibi bir niyetim yok. Ama zincirin olsaydı işimiz aylarca sürerdi.”

    b-“O zincir neden yok acaba?”

    Kuzgun-“Ben de bilmiyorum. Ama nadiren de olsa ruh zincirsiz olabiliyormuş. Şimdi sana baskıyı anlatayım. Baskı dediğin şey bir ruhu itme gibi düşün. Mesela ben bu kuşun içindeyken durmadan onun ruhunu kenara itip kendi ruhumu önde tutuyorum. Ama sen kedinin içindeyken kedi sana yer veriyor. Eğer vücudun kontrolünü seni atmadan eline almak isterse senin ruhunu bir kenara sıkıştırıp kendi ruhunu daha büyük bir alana kaplıyor. Eğer seni tamamen atmak isterse de ruhu bütün vücudunu kaplıyor ve seni böylelikle dışarı atmış oluyor. Anladın mı?”

    b-“Peki eğer ben ruhumla bütün vücudunu kaplarsam ne olur?”
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster