-
101.
+4ne yapacağımı bilmediğim bir hâlde oturuyordum.
Bu eleman iyi biri miydi kötü biri miydi bir tak anlamamıştım.
Daha çok merak ettiğim sorular da vardı; mesela benden ne istediği gibi...
Onunla bir alıp veremediğim yoktu. Aslında kimse ile alıp veremediğim bir şey yoktu.
Düşünmem gereken diğer bir şey ise dedemlerdi.
dedemlerle yaşadığımı bilmesi beni rahatsız ediyordu.
Şimdi siz neden telefon falan açmıyordunndiye soracak olursanız, telefonum alınmıştı. aynı zamanda içimden bir ses ruhsuzu, yani Batı'yı dinlemem gerektiğini söylüyordu.
Tam bu sırada kapı açıldı ve içeri en az Batı'nın yanındaki o sarışın kız kadar güzel bir başka kız girdi. Kumraldı ve yeşil gözlüydü. Benden belki biraz kısaydı ama ayağındaki ayakkabılar sağolsun benden uzun gözüküyordu.
"Rahatsız etmiyorum, değil mi?" dedi. Şaşkınlık içerisinde olduğumdan yanıt vermedim. hayır manasında başımı salladım. içeri girdi. elinde bir tepsi, tepside ise dumanı tüten bir çay fincanı vardı. çayı odadaki masanın üzerine koydu.
"Herhangi bir ağrınız var mı?" diye sordu
o zamana kadar aklıma gelmemişti, göğüs kısmımdaki acı artık yoktu. belki üç saat kadardır farkında bile değildim.
"ilaçları bir yana bırakırsak, gayet hızlı iyileşmiş gibi görünüyorsunuz." dedi güleç bir yüzle. " bu arada, dedeniz az önce buradaydı. Batı onunla bir şeyler konuşuyordu. Burada misafir olacağınızdan haberi var kısacası."
Dedem buraya mı gelmişti? Öfkeyle kıza "Neden bana kimse bir şey demedi?" dedim.
Cevap gayet basitti: ", Batı'nın kesin emriydi, sana haber verilmeyecek-"
"Allah'tan söylemeyin demişim ha... "
ikimiz de kapıya doğru döndük ve karşımızda bizim konuşmamızı dinleyen Batı'yı gördük.
başlık yok! burası bom boş!