-
1.
+2Zil çalana kadar orada öylece sohbet ettik, birbirimizi tanımamız için fırsat olmuştu. Ah keşke her şey öyle devam etseydi.
Zilin çalmasıyla ilk dağılan karşı sınıf oldu.
Ben bin gibi sırıtarak,
-Şu sınıfı kes bizimkinde iş yok belki burdan çıkar.
Dememle gözümün önünde bir tavşan yavrusu belirdi...
Tavşan yavrusu derken abartmıyorum binler, minyon kızlara her zaman zaafım vardı ve bana gözün kapalı istediğin kızı çiz deseler birebir aynısını çizerdim.
Gülümseyerek çıkmıştı sınıfından, saçı, güneşin akşam vakitlerinde görülen parlaklığındaydı. Gözleri simsiyah, kendi yağına bulanmış bir zeytin gibi hafif parlıyordu. Ten rengi gök yüzündeki ay dan daha parlaktı. Ya o yanağındaki kirazın tam olgunlaşmamış halindeki hafif kırmızılık? Dalından koparıp o kirazı yemek istiyordum ama o kiraz henüz olgunlaşmamıştı, dokunmak istiyordum ama bahçenin etrafını sarmış demir teller izin vermiyordu. Boyu omzuma anca gelirdi. Kulağına fısıldayarak şarkılar söylemem çok daha kolay olurdu.
Kızın adı Öykü'ydü. Kalorifere geçip arkadaşıyla sohbet etmeye başladı. Ben çaktırmadan çaktırmadan bakmaya çalışıyorum ki, sanırım Emre durumu farketti.
+yavaş ol daha ilk günden kızın içine düşücen oğlum.
-ne alaka lan tatlı kız ama öyle bir şey yok.
Daha ilk günden Emreye güvenip sırlarımı veremezdim. Bir şekilde konuyu geçiştirdim.
başlık yok! burası bom boş!