+29
Akın eve geldiğin de sürekli Emel'i düşünüyordu. Gece 02:44 sularıydı. Akın ne kadar çok balkonda olmak istese de, odasında tavanı izler bir vaziyette yatıyordu. Kilisenin kapı sesini duydu, kendini balkona gitmemek için çok zor tutuyordu. Ama dayanamadı, salondan balkona fırladı. Kilisenin ışıkları yanıp sönüyor, buğulu camların önün de siyahlıklar resmen raks ediyordu. Işıklar bir anda kapandı. içeriye doğru koşar adımlarla ilerledi Akın. Ama artık dayanamıyordu. Üstünü giydi merdivenlerden yavaş adımlar ile aşağıya indi. Kilise kapısının önündeydi, cesaretini topladı ve kapının kolay açılmayacağını düşünerek omuz atarak ittirdi. Kapı ardına kadar açıldı. Zifiri bir karanlık hakimdi, kocaman bir kapısı vardı. Kapının ön tarafında bir kuyu vardı. Kuyudan yeni su çekilmiş olmalıydı ki etrafı ıslanmış ve yerlerde ufak su birikintileri vardı. Akın telefonunun flashını açarak ilerlemeye başladı. Kilisenin ışıkları bir anda yandı ve kapısı büyük bir gıcırtı sesi ile açıldı. Akın ürkek adımlar ile önce kafasını yana doğru eğerek içeriye doğru baktı, içerisi bomboş gibiydi. Tam içeri girdiğin de kilisenin en ucunda oturan Emel'i gördü. Emel kızgın bir biçim de Akın'a doğru bakıyordu. Akın yavaşça ilerleyerek;
Akın; Emel iyi misin? Herşey yolunda mı? Sen bana beni takip etme demiştin ama çok merak ettim seni. Emel hafif bir boğuk ses ile;
Emel ; Sen ölmek için çok çabalıyorsun. Beni rahatsız etme! bir anda ışık kapanıp açılmaya başladı. Akın koşarak kiliseden çıkmaya çalıştı, çıkar çıkmaz kapı kapandı ve kendini direk apartmanın içine attı. Merdivenlerden ellerinin de yardımı ile emekler biçim de hızlı hızlı çıkıyordu. Eve girer girmez kapıyı kapattı, yere çöktü ağlamaya başladı.