0
Riathel... isim göz bebeklerimin büyümesine, kalbimin hızla çarpmasına ve nefesimin ritminin değişmesine yol açmıştı. Beynimin bir yerinde şahsıma dair büyük bir isyan gerçekleşiyor,
hatırlayamadığım her anı vücudumda çok büyük bir acıya sebep oluyordu. Sanki çok yakın , sanki dilimin ucunda ama ne olduğunu hatırlayamadığım o kadar çok anım vardı ki. Artık hiç
birini umursamaz hale gelmiştim.
"Git şimdi, git ve diğerlerine haber ver. Sonun geldiğini söyle ve inandır onları kutsal görevine." Kadın kılıcının kabzasındaki elini kaldırırken kuşandığı şövalye zırhlarından
devasa bir yarasa sürüsünün gürültüsüne benzer sesler çıkarıyordu. Birazcık kımıldaması bile büyük bir fırtınayla beni derinlere uçurmaya yetmişti.
"BEKLE, RIATHEL!" Sesim boşluğun içerisinde kaybolup gidiyor, uzaklaştıkça görüşümü yitiriyordum. Kadının gözlerinin artık simsiyah bir boşluk olmadığını , hatta hafifçe dolduğunu
görebiliyordum . "RIATHEL!"
Yine aynı odada uyanmış , salıncaktaki bir çocukmuş gibi sallanıyordum. Kan ter içinde etrafı süzüp yüzümdeki teri almaları için ellerimi kaldırdım. Sağ elimin beyazımsı yarı
kirli bir bez ile sarılıydı.
"Altı üstü bi kesiği amma da büyütmüşler." Bezi yavaşça açıp elimi çıkardım, avucumdaki kegib oldukça derindi lakin kaburgalarıma kıyasla canımı hiç yakmıyordu.
Gemi sanki düz bir duvara çarpmışçasına durup odanın arka taraflarının yükselmesine sebep oldu. Henüz farkettiğim kitaplığımın büyük bölümü yere boşalmış bense biraz önce yattığım
yatakta neredeyse oturur konuma gelmiştim. Alt güvertede bir kaç fıçının boşa çıkıp etrafta parçalanma seslerini işittim. Birileri küfürler savurarak emirler yağdırıyordu.
Yarı nemli yatağımdan doğrulup vücudumun acı isyanına aldırış etmeden tutunacak bir yer buldum ve ilerlemeye başladım. Odamın kapısı çarpışmadan dolayı zaten açılmıştı, dışarıda
boşa çıkmış fıçıları ve ahşap kutuları yakalamaya çalışan mürettebat, onlara emirler yağdıran bir rütbeli vardı. Alt güverte cehennem yeri gibiydi ama hiç kimsenin bu durumdan
şikayeti yok gibi görünüyordu.