1. 1.
    +3
    doğal olarak kimse alış-verişe gittiğinde bir sürü paryı yanında taşımazdı. almak istedikleri malın değerinde bir makbuzu dükkan sahibine verirdi.

    dükkan sahipleri makbuzların gerçekliğini ve fabian’a zütürüp eşit miktarda para toplama fikrini kabul etti. altın gibkeler yerine makbuzlar elden ele dolaşır oldu. insanlar mabuzların en az gibkeler kadar iyi olduğuna inandılar.

    çok geçmeden fabian, nadiren birilerinin altın gibkesini almaya geldiğini farketti.

    kendi kendine “bütün altınları mülkiyetinde bulunduran benim ve hala çok çalışan bir zanaatkarım. akıl alır gibi değil. burada bekleyen ve nadiren alınan altın için bana faiz ödemeye memnun olacak bir düzine insan var.

    altın benim değil, doğru, fakat benim mülkiyetim içinde, bütün mesele de bu. gibke yapmama bile gerek yok, mahzendeki gibkeleri kullanabilirim”.

    başlangıçta çok tedbirliydi, her seferinde sadece biraz biraz ödünç veriyor ve olağanüstü teminatlar alıyordu. ancak yavaş yavaş gözü açıldı, ödünç miktarları büyüdü.

    bir gün yüklüce miktarda ödünç istendi. “bütün bu parayı taşımak yerine isminize bir depozit yaparız, sonra da paraların değeri kadar makbuzlar veririm size” diye önerdi fabian. borcu alan razı oldu ve gitti bir sürü makbuzla. ödünç vermesine rağmen altınlar kasa odada kaldı. müşteri gittikten sonra fabian gülümsedi. hem çaba harcamayacak hem de sahip olabilecekti. altını ödünç verebilir buna rağmen mülkiyetinde tutmaya devam edebilirdi.

    dostlar, yabancılar hatta düşmanlar bile işlerini yürütmek için sermayeye ihtiyaç duydular ve güvence verebildikleri sürece istedikleri kadar borç aldılar. fabian makbuz yazmak suretiyle kasadaki altınların değerinin bir kaçı kadar “borç” verebilirdi, altının sahibi bile olmadan. gerçek sahipler altınlarını almaya gelmediği ve insanları itimatı devam ettiği sürece herşey yolundaydı.

    herkesin borçlarını ve kredilerini gösteren bir defter tuttu. borç verme işi pek kazançlı bir iş olmuştu doğrusu.

    toplumdaki sosyal yeri de serveti kadar hızlı yükseldi. önemli bir adam oluyordu, hürmet ediliyordu. mali konularda her sözü sanki kutsal bir beyanâttı.

    diğer kasabaların kuyumcuları onun yaptıklarını merak eder oldular ve görmeye gittiler birgün. ne yaptığını anlattı onlara ama gizli kalması gerektiğini önemle vurguladı.

    planları ortaya çıkarsa entrikaları suya düşerdi, bu yüzden gizli bir ittifak kurdular.

    herbiri kasabalarına dönüp fabian’ın öğrettiklerini uygulamaya başladılar.

    makbuzları altının kendisi gibi değerli kabul etti insanlar ve altınlara yapıldığı gibi, pek çok makbuz güvenlik için depozit verildi. bir tüccar mal almak isterse tek yaptığı fabian’a parayı kendi hesabından diğer tüccarın hesabına aktarmasını söyleyen kısa bir not yazmaktı. bu fabian’ın sadece bir kaç dakikasını alıyordu.

    bu yöntem çok tutulur oldu, bu talimat pusulalarına “çek” dediler.

    bir gece geç saatlerde kuyumcular yeniden toplandılar, fabian onlara yeni planını açıkladı. ertesi gün devlet erkanıyla bir toplantı yaptılar ve fabian başladı: “kullandığımız makbuzlar çok tutuldu. şüphe yok ki erkandakilerin çoğu bunları kullanıyor ve yararlı buluyor.” hepsi kafalarıyla onayladı ve ne problem olduğunu merak ettiler. “bazı makbuzlar kalpazanlarca kopya edildi. bunun durdurulması gerek.”

    devlet adamları telaşa kapıldı. “ne yapmalı şimdi?” diye sordular. fabian “önerim şudur: önce yeni makbuz basma işini hükümete bırakalım, özel bir kağıt üzerine ve anlaşılması güç desenlerle, sonra da her biri hükümet başkanınca imzalanır. biz kuyumcular baskı masrafını ödemekten memnun oluruz, hem makbuz yazma işinden zaman kazanmış oluruz.” dedi. erkan akıl yürüttü “eee kalpazanlara karşı halkı korumak bizim işimiz ve öneri iyi bir fikir gibi görünüyor.” böylece banknotları basmaya karar verdiler.

    “ikinci olarak” dedi fabian, “bazı insanlar altın aramaya gittiler ve kendi altınlarını yapıyorlar. bir yasa çıkarmanızı öneririm ki eline altın geçen herkes bunları size teslim etsin. tabii ki banknotların ve paraların masrafları geri ödenecektir.”

    fikir kulağa iyi geldi ve üzerinde çok düşünmeden, büyük miktarlarda yeni banknotlar bastılar. her birinin üzerinde değeri yazıyordu- 1 lira, 2 lira, 5 lira, 10 lira gibi. küçük miktardaki basım masrafı da kuyumcularca ödendi.

    banknotları taşıması kolaydı ve kısa zamanda insanlardan kabul gördü. revaçta olmalarına rağmen hala banknot ve bozuk paraların kullanım oranı sadece %10’du. raporlar pazarın %90’ının çek sistemini kullandığını gösteriyordu.

    planının bir sonraki aşaması başladı. şimdiye kadar insanlar fabian’a paralarını koruması için para ödediler. fabian daha fazla para çekmek için para yatıranlara, yatırdıklarının %3’ü kadar faiz ödemeyi teklif etti.

    insanların çoğu, borçluların verdiği %5’i tekrar ödünç verdiğine ve kazancının aradaki %2’lik fark olduğuna inandı. ayrıca, paraları kasada korunsun diye para ödemektense %3 almak çok daha iyi diye kimse ona soru da sormadı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster