+204
-103
\"Biz ona iki göz vermedik mi ? Bir dil, iki de kulak... Ona hak ve batıl şeklinde iki yolu göstermedik mi ?\"
(BELED -8)
Hak\'kın yolundan gidenlerin önüne gelen müsibet Allah\'tan değildir... Ademoğlu\'nun en büyük düşmanı uçkuru, nefsidir...
Okuyacağınız bu yazı dizisi Bursa Zeyniler Köyünde, 1989 yılında yaşanmıştır.
Jandarma tutanakları, yerli halkın ifadeleri ve dönemin araştırmacıları tarafından doğruluğu kanıtlanmış, hatrı sayılır kişiler tarafından tekrar gündeme getirilip bir dosya halinde tarafıma ulaştırılmıştır...
Ses kayıtlarını yazıya çevirerek burada sizlerle paylaşacağım.
Olay Emir Süzen\'in ağzından anlatılacak, gerekli fotoğraf ve dosyalar gerekli montaj ve kolajlanma işlemlerinden sonra paylaşılacaktır...
Etkilenecek kişilerin en baştan okumaması sizlerden ricamdır...
Emir Süzen anlatıyor...
1989 Gürcistan :
1989 Yılında henüz 23 yaşındaydım... Askerliğimi Kars\'ta yapmış, nihayetinde iyi dostluklar edinmiştim... Ailemin tek erkek çocuğu olduğum için ve ekonomik durumu da iyi olan bir aileden geldiğim için babam bana pek çok konuda musamma tanırdı...
Asker arkadaşım Oktay Gürcistan göçmeni bir çocuktu, senenin 6-7 ayını orada geçirirdi.
Onun planı askerlikten sonra da orduda devam etmekti... Ancak askeriyede yaşadığı bazı sorunlardan sonra maalesef memleketine dönmüş babasının çiftliklerinde çalışıyordu...
Ben de asker dönüşü bir iş kurmamış, aylak aylak dolanıyordum açıkçası...
Günler sonra mahallemizin tek telefonunu evinde bulunduran Muhtar Cemal Amca\'dan bir haber aldım.
Öğlen saat 12\'de asker arkadaşım Oktay beni arayacakmış...
Ben de o gün saat 11\'de orda oldum, biraz zaman geçirdikten sonra telefon çaldı, arayan Oktay\'dı.
\"Kardeşim ayrı gayrı düştük, eğer bir meşguliyetin yoksa Gürcistan\'a gelip misafirim olmanı isterim.\" dedi.
O an için iyi bir fikir gibi geldi açıkçası... Babamın işsizliğime dem vuran ithamları artık beni bıktırma noktasına kadar getirmişti.
Çaresiz \"olur\" dedim...
Bir hafta boyunca yolculuk ve ülkeye giriş işlemleriyle uğraştıktan sonra Kars\'a gittim ve terminalde Oktay\'ın beyaz 131\'ine atladım...
Oktay\'ın hali vakti yerindeydi, babası da cebine iyi bir para koymuştu...
1-2 Ay boyunca Gürcistan\'da dilediğimizce gezecek, dolaşacaktık...
Sarıldık, hasret giderdik...
\"Bu gece bizim çiftlikte azcık demleniriz, sabah da doğru yola çıkarız tertip.\" dedi.
\"Nasıl istersen paşa.\" dedim...
O bana \"tertip\", ben ona \"paşa\" derdik...
Akşam olmuş güzel bir sofra kurulmuştu... Oktay\'ın da memleketten 1-2 arkadaşı bizimleydi.
Eğleniyor, ediyor, muhabbetin dibine vuruyorduk...
Yaz aylarıydı ama inanın soğuktan ara ara dişlerim birbirine vuruyordu.
Muhabbet iyice koyulaştıktan sonra konu kız meselelerine gelmişti...
Oktay\'ın arkadaşlarından biri ;
\"Eee Oktay, senin Zehra\'ya da görücüler çıkmaya başlamış... Döndüğünde kızı evli bulmayasın.\" diye takıldı.
Muhabbet Oktay\'ın canını sıkmıştı, biraz sustu.
\"Eee beyler sabah yolculuğumuz var, hadi herkes evine.\" diyip çocukları kibarca kovdu...
Vedalaşıp helalleştikten sonra Oktay bana yatacağım yeri gösterdi.
Güzel bir uyku çekip yarın öğlen Gürcistan\'da olacaktık...