-
26.
+1https://youtu.be/HB8WHA3WWz0
avare’den öğrendiğim ilk şey, kendimi tanımak oldu.
avare ile yürüyerek deniz kenarına indik. ayakkabılarımızı çıkarıp bacaklarımızı suya sokmamızı önerdi. ben daha önce böyle bir şey yapmadığım için nedenini anlayamadım. ayakkabılarımın bağcıklarını çözerken denizin içinde hareket eden bir şeyler gördüm. bir adım gerilediğimi gören avare gözlerini denizden ayırmadan parmağıyla balıkları işaret ederek “bunlar, kararsızlık, tereddüt ve utangaçlık. sen onların esiri olduğun sürece denize girmeni engellerler.” dedi.
ill seferinde yapamadım. ikincide de...
ancak üçüncü sefer, cesaretimi topladım. denize girdiğimde, sanki o siyah balıklar hiç orada değilmiş gibi hissettim. sanki hep böyleymişim gibi, sanki uzun bir yolculuktan sonra eve geri dönmüşüm gibi...
avare bana eğilip sudaki yansımama bakmamı söyledi.
sudaki yakamoz, yavaşça yerini küçük bir çocuğa bıraktı. ufaklık, öğretmenini pür dikkat dinliyor ve bir şeyleri duymayı bekliyor gibiydi. başını önüne eğdiği zaman suyun üstündeki ışıklardan oluşan görüntü dağıldı.
karşımdaki uzun yüzlü bir gençti. yüzüne düşen çikolata rengi saçları gözlerindeki şaşkınlığı gizleyememişti.
avare’ye döndüm ve “dünyanın en yakışıklı erkeği benim. dünyanın en kendine güvenen insanı, en fazla mutlu olan insanı benim!” dedim.
avare, çocukça coşkumun karşısında gülümsedi. bana kendimi önemsememi, çünkü bir hayatımın olduğunu ama kibrin esiri olmaman gerektiğini söyledi. halime gülüp bana, çok önceden ona bir barda üstünde sarı bir nergisin olduğu bir kokteyl içtiği narkissos diye bir adamı hatırlattığımı söyledi.
denizden çıkıp ayaklarım kuma değdiği zaman kendimi ve diğer herkesi olduğu gibi kabul ettim. ne kendim, ne başkası hakkında “keşke şöyle olsaydı” demedim. avare bana o gün, deniz sayesinde insanların yanlışları ve doğruları ile bir bütün olduğunu gösterdi.
başlık yok! burası bom boş!