-
1.
+2Deneme kabininden çıktım ve seçtiğim kıyafetlerin yanında Huriye’nin de benim için ayrı seçtiği kıyafetleri alıp dışarı çıktık. Hava kararmaya başlamış. Elimde de bir yığın poşet amk. Kaypak gibecek beni şimdi. Ben eve geçerim diye düşünüyordum ama:Tümünü Göster
Huriye-“Şimdi ne yapalım?” Ne mi yapalım? Gün batımına karşı domalalım amk. Çok yorgunum. Ama tabi bunu nasıl söyleyeyim? Daha yeni gezmeye başladık. Oysa ben Rian’a gittim, Miras ile tartıştım…
b-“Bilmiyorum. Ne yapmak istersin?”
Huriye-“Sahildeki bir cafeye oturalım mı? Hem acıktım biraz. Yemek de yeriz.”
b-“Peki.” Neyse ki yemek yemeye gidiyoruz. Diskoya falan da zütürebilirdi.
Kafeye geleceğimizi sanıyordum. Ama beni lokantaya getirdi. (Evet şimdi arabayı o sürüyor.) Arabadan indim ve içeri girdik. Lüks bir yer gibi duruyor amk. Takımı elimdeki kıyafetlerin 20 katı olan bir garson geldi ve bizi yerimize kadar ağırladı. Daha sonra me… Menü demeye dilim varmadı. Tepside geldi menü amk. Baktım bari ne alayım diye burada türk lirası kullanılmıyor. Türkçe de kullanılmıyor. Garip garip isimler. Fırına falan gideydik keşke lahmacun yiyeydik diye geçirdim içimden ama vazgeçtim. Bu kızla tamamiyle farklı dünyaların insanlarıyız.
Huriye-“Ben … bir ıstakoz alayım. Yanına da …” Tek anladığım şey ıstakoz istediği.
Garson-“Nasıl isterseniz hanımefendi. Peki siz ne alırsınız beyefendi?” Ahret sorusu gibi geldi bu. Resmen ter döküyorum. Ne yesem lan? Burada garip garip isimler yazıyor. Attım tuttu yapacağım.
b-“Ben De lağım alacağım.” Huriye biraz gülmemek için kendini tuttu.
Garson-“De laom demek istediniz herhalde.” Ebenin amı demek istedim.
b-“Herneyse işte ondan getir.” Garson menüyü aldı ve gitti.
Huriye-“Alem adamsın Bir Bine.”
b-“Asıl sen alem kadınsın. Ben lahmacun yiyen, dürüm gömen biriyim. Ne işim olur böyle lüks yerlerde.”
Huriye-“ilk kez mi geliyorsun böyle bir yere? Süleyman abi seni durmadan getiriyordur diye düşünüyordum.” Lan bu kaypak niye herkese cazip insan gibi gözüküyor? Lan gibiyor beni ruhunuz duymuyor amk.
b-“Pek böyle yerleri sevmez Süleyman abi. Genellikle buraları para israfı olarak görür.” Sohbetimizin ortasında yemekler geldi. Ortaya yeşillikli ve adını tanımlayamadığım birkaç sebze ile dolu bir tabak, ıstakoz ve birkaç aparetif geldi. Bana da garip bir makarna geldi. Tabağın kenarında da siyah bir şey vardı. Makarnadan büyük bir kaşık aldım ve attım ağzıma. Bir anda içimde bir ejderha doğdu. dıbını gibeyim. Nasıl acı lan bu. Suya abandım.
Huriye-“Bir Bine iyi misin? Keşke De Laom söylemeseydin. içinde Mekgiba biberi var.” dıbını gibeyim böyle işin. Yutarken yandım oç. Yemek borumdan geçişini hissettim. Ayıp olmasın diye dışarıya da çıkartamadım direk yuttum. Siyah şey söndürür diye ona abandım.
Huriye-“Bir Bine dur o kadar…” yediğim anda midem ağzıma geldi. Tuvalete koştum. Bütün yediğim yutarken yaktığı gibi çıkarken de yaktı. Böyle restaurant olmaz olsun. gibti attı beni. Arkamda biri belirdi.
b-“Ha. Bir sen ekgibtin.”
Koum-“Yanlış bir zamanda mı geldim? Fazla oyalanma. Eğitime devam etmemiz lazım. Zaten işinin yarısında olsan da dünyanda zaman dur…”
b-“Biliyorum Koum. Tamam. Biraz toparlanayım gelirim.” dedim ve Koum kayboldu. En azından şu anda oraya gideyim de sinirli gözükmeyeyim. Orada dinlenir buraya geri dönerim. Öfkeme odaklandım ve gittim.
başlık yok! burası bom boş!