/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    beyler unide hikaye yarışması var, tarih okuyorum baya meraklıyım kitap yazma konularına, kitabin giris kismini asagi yazdim, nasil olmus sizce yorum yaparmisiniz? ekgiblerim nelerdir?

    Bundan çok uzun zamanlar önce, 5 ülkeye ayrılmış olan Mornessia, Zeaven ailesinin 4 ülkeyi ele geçirmesiyle kısmen birleşmişti. Kuzey'de Halerian, Güney'de Dwania ve Batı'da Elilissa aileleri birer birer düşmüştü. Savaş 27 yıl sürmüştü. Zeaven ailesi bölgeleri ele geçirdikten sonra her ne kadar çok bitap düşmüş, ekonomisi ve ordusu dağılmış olsa da kısa süre içerisinde kendini toparlamıştı. Mornessia'yı tamamen birleştirmek için geriye sadece bir tane aile kalmıştı, o da doğuda ki Kortelya ailesi. Zeaven ailesi, diğer 3 aileyi 27 yıl içerisinde düşürmüşken, doğuda ki Kortelya adasını 250 yıldır ele geçirmeyi başaramamıştı. Tahta geçen her kral ilk iş olarak orduyu toplayıp doğuya sürmüştü fakat daha nehri geçemeden geri dönmek zorunda kalmışlardı. Sadece 323 yılında Kral Merrick, Kortelya'nın başkentinin surlarına kadar dayanmış fakat Qevia'lıların, Kortelya'nın safına geçmesi sonucu savaşı kaybetmiş ve 20 yıl boyunca vergi vermek zorunda kalmıştı. 

    Yıl 443

    Yüzlerce süvari, atlarını bütün gücüyle sürüyorlardı. Atlar çatladı çatlayacaktı, her adımda yerdeki toprak metrelerce yükseliyordu. Korktukları için mi kaçıyorlardı yoksa mecbur oldukları için mi? Kimse bunu düşünmüyordu, ordunun başındaki, kralın oğlu Cart'ın "Şehre dönün!" emri ile hepsi ne olduğunu anlamadan şehre doğru sürmeye başlamışlardı. Halbuki bir kaç saat önce buraya savaşmak için gelmişlerdi. En öndeki Cart Zeaven, orduya öncülük ediyordu. Arkalarında, onlardan en az 2 kat daha büyük bir ordu vardı. Cart, ilerideki muhafız birliğine bütün gücüyle "Kapıları açın!" diye bağırdı. Muhafızlar ellerindeki mızrakları bırakıp içeriye işaret verdiler. Muhafızlar içeri geçti. Arkadaki ordu, Kortelya'ya aitti. Cart'ı, şehre girmeden yakalamak istiyorlardı. Arkadan gelen oklar, süvarilerin teker teker düşmesini sağlıyordu. Askerlerin bazıları omuzlarına yediği oktan, bazıları ise atlarına gelen oklardan dolayı teker teker düşüyorlardı. Kortelya'nın ordusu ok atmaya devam ediyordu. Cart, gelen oklardan kaçmaya çalışıyordu fakat omzunun soluna bir ok saplanmıştı. Oku yediği zaman ne kadar bocalasa da toparlamayı başarmıştı. Surlara okçular çoktan yerleşmiş ve nişan almıştı. En önlerindeki, Kortelya'nın kralı olan Keary'nin kızı Cassy idi. Atını durdurdu, aynı anda bütün süvariler de durmuştu. Cart arkasına dönüp baktı, kapılar yukardan aşağıya doğru iniyordu. Gözgöze geldiler, Cassy'nin yüzündeki gülümsemeyi gördü, olanları ikisi de biliyordu. Sinirliydi, kızgındı ama en önemlisi üzgündü. Cart, atını döndürüp sürmeye başladı. Ortalıkta korkudan annelerine sarılmış çocuklar, evlerine kapanan aileler, şehirden kaçmayı düşünen insanların aralarından teker teker geçerek Middle-Wald şehrinin taş merdivenlerini atıyla çıkmaya başladı. Saray aşağıdan gözüküyordu, en yukarı, şehrin en tepesine kurulmuştu. Sarayın önüne geldi ve atından inip içeriye daldı. içerde Elilissa ve Dwania bölgesinin lordları da vardı. Yatakta yaralı bir şekilde yatan babasına doğru yürürken 2 krala da nefret dolu gözlerle bakıyordu. Kafasında bir sürü soru işareti vardı fakat babasını gördüğü an hepsini silmişti. Babasının başındaki üstadları iterek yanına gelip diz çöktü. Elini tuttu ve sadece "Baba!" demekle yetindi. Kalbinin tam üstüne bir ok saplanmıştı, sağ göğsünde ise koca bir kılıç kesiği. Sargent, kanlı elini oğlunun yüzüne doğru zütürüp kulağına doğru eğildi fakat başaramamıştı, yaraları çok ağırdı ve doğrulamıyordu. Cart, babasına doğru eğildi ve kulağını yaklaştırdı. Karşısında ki 2 lord da pür dikkat kesilip kralın, oğluna ne söylediğini merak ediyordu. Cart, babasının sözü bitince yavaş yavaş uzaklaştı ve gözlerine baktı. Fakat kral gözlerini oynatamıyordu artık. Üstad yavaşça yanaşarak elleriyle kralın gözlerini kapattı. Cart gözlerini sildi, babasını alnından öpüp ellerini göbeğinde birleştirdi. Üstadlara dönüp "Babamı gömmemiz lazım." dedi. Dwania lordu Sylas Cart'ın yanına gelerek, "Cart, acını anlıyorum, fakat gitmemiz lazım. Kortelya'nın ordusu birazdan şehire girmeye başlar, burada kalamayız." dedi fakat Cart onu iterek babasına daha da sıkı sarılmaya başladı. Göz yaşlarına hakim olamıyordu. Hayatında en değer verdiği kişi şimdi cansız bir halde karşısında yatıyordu. Elilissa lordu önce atılarak "Cart, kardeşlerin, onlardan hala daha haber alamadık. ikisi de kuzeye gitti fakat başardılar mı yoksa başaramadılar mı bilmiyoruz. Eğer gitmezsek biz de öleceğiz." dedi. Cart sanki duymuyor gibiydi. Babasına sıkı sıkı sarılmış sadece ağlıyordu. Odada uzunca bir süre sessizlik oldu. Odadaki sessizliği açılan oldukça uzun ve geniş, altın kapı bozmuştu. Cart'ın kız kardeşi Any'ydi. Any, babasını gördü fakat gitmeye cesaret edemedi. Ellerini ağzına zütürüp sadece ağlamakla yetinebildi.  Arkasını döndü ve yere çöktü. Üstad Brewin, Cart'ın omzuna vurarak kardeşini gösterdi. Cart kardeşinin yanına gitti. Başını ellerinin arasına alıp göğsüne zütürdü. Saçlarını okşayıp "Kardeşimiz nerede?" dedi. Bu sefer de Any duymuyordu, sadece "Babamız?" diye sayıklıyordu. Cart, Any'nin kollarını sıkıca tutup salladı ve avazı çıktığı kadar bağırığ "Kardeşimiz nerede Any?" dedi.

    - Sen haklıydın Cart.

    - Hangi konuda?

    - Bizi burada bırakma konusunda.

    - Ne oldu Any? Anlat.

    Any gözyaşları içerisinde konuşmaya başladı. Ara ara boğazı düğümleniyor, yutkunuyordu, bazen ise olayları hatırlamaya çalışıyordu.

    - Dediğin gibi oldu, Halerian siz doğuya gittiğiniz anda ordularını harekete geçirdi. Gözcülerimiz kuzeyden 2 ordunun hareketlendiğini söyledi. Biz de Arch ile onların saldırmasını beklemek yerine kendimiz saldırmaya karar verdik. Ani bir saldırı yaparak ordularını püskürtürüz diye düşündük. Doğudan ve batıdan 2 ordu geliyordu. Bana doğuya gitmemi söyledi. Kendisi batıya doğru sürdü ordusuyla beraber. Doğudaki orduyu gördüm, onları 2 dağ arasında sıkıştırdık, savaşı kazandık ama ordumun yarısından fazlasını kaybettim. Güneş en tepede olduğu anda ayrıldığımız yerde buluşacağız diye anlaşmıştık, fakat gelmedi. Bekledim, hatta batıya doğru sürdüm ama hiçbir şey yoktu. 

    - Sence öldü mü?

    Any, tekrar ağlamaya başladı. "Bilmiyorum." dedi sadece. Cart gözlerini karşıya dikerek ayağa kalktı. Şehir surlar ile çevriliydi. Onlar ise orman ile. Ormanların içinde, her tarafta askerler vardı. Kardeşinin elini bırakarak sarayın dışına çıktı. Her yeri görebiliyordu. Kortelya'nın askerli surlara doğru yaklaşıyordu. Sayıları çok fazlaydı. Bir kaç dakika içinde şehir kumandanı Derek, Cart'ın yanına geldi ve "Şehrin etrafı sarılmış efendim. Ne yapmamızı emredersiniz?" dedi. Cart etrafına tekrardan baktı ve "Açın kapıları." dedi. Şehir kumandanı bir kaç saniye bekledi. Cart'ın aynı cümleyi bağırarak söylemesinden sonra koşarak aşağı indi. Kapı açıldı, en önde atının üstüne ağır ağır, Kortelya Kralı Keary'nin kızı Cassy girdi. Etrafa baktı, atının etrafında bir kaç tur döndükten sonra yukarıda Cart'ı gördü. Etraftaki Zeaven askerleri silahlarını bırakıp Kortelya askerlerine teslim oluyordu
    ···
   tümünü göster