/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +4
    Uyandığımda karşımda Koum’u gördüm. Yerimden fırladım resmen. Korkunç yüzü var pekekentin.

    Koum-“Dünyanızda her şey çok küçük. Bu sinir bozucu.”

    b-“Sen burada ne arıyorsun ki? “ Lan. Kaypak gördü mü ki bunu? giberler. “Seni kimse gördü mü?”

    Koum-“Hayır. Daha geleli 20 saniye yeni oldu. Şeflerim seni çağırıyor.”

    b-“Şeflerin mi? Senin tek şefin Maan Holas değil miydi?”

    Koum-“Artık değil. Hadi. Odaklan. Seni bekliyoruz.” dedi ve kayboldu. Şimdi neye sinirleneceğim ki? Hah. Fırsatım varken Huriye ile işi pişiremedim. Ve karşılığında saçma sapan bir kitap aldım. Benden salak var mı bu dünyada? Sinirlendim. Sinirime odaklandım ve gittim.

    Orklar karşımda duruyordu. iki lider de yan yanalar. ikisi de taştan bir tahtta oturuyorlardı. Geldiğim yer çok garipti. Evet. Kitapta okumuştum. Orkların başkenti. Lyon Lakron.

    RReis-“Seni bekliyorduk Bir Bine.”

    HReis-“Barış partimize sensiz başlayamazdık.”

    b-“Barış mı? Ne ara? Nasıl?”

    Koum-“Senin sayende gezgin. Senin onursuz olarak düşünülen davranışların, orkların içindeki bir duyguyu hatırlattı. Kardeşlik. Senin Moon Rolas ile yaptığın konuşma onun düşünmesine neden oldu. Ve barış teklifinde bulundu. Yüzyıllardır süren savaşı onurundan fedakarlık göstererek bitirmek… işte bu tam insanlara göre bir şey.” Lan çok kolay oldu mk. Keşke dünyadaki devletler de böyle kolay barışabilse. Ama olmaz. Birbirlerinin kuyularını kazmaya devam ederler.

    HReis-“işte savaşçı. Ödül olarak seni ben eğiteceğim.”

    RReis-“Ne diyorsun sen? Asıl ben ödül olarak onu eğiteceğim.”

    HReis-“Ben senden daha güçlüyüm. Ben eğiteceğim onu. Senden savaşmayı öğrenirse direk kaybetmeye gider. Benden öğrenirse zafer garantili.”

    RReis-“Benim gücümü mü sorguluyorsun sen?”

    b-“Sakin olun.”

    HReis-“Kelleni tahtımın yanı başına kolluk olarak koyacağım.”

    RReis-“Asıl ben senin kelleni ayağımı uzatabilmek için tahtın önüne koyacağım.”

    ikisi de dikenli topuzlarını ellerine alıp birbirleriyle savaşmaya başladılar. ilk topuzları birbirine çarpıştığında Koum kolumdan tutmasa rüzgarıyla uçuyordum. Ne müthiş güçlüler lan bunlar. Ama topuzlarda tek bir çizik bile yok.

    Koum-“Beni takip et. Ben sana temellerini öğreteyim.” Beni bir çadıra zütürdü.

    b-“Şimdi tekrar mı savaş başlayacak?”

    Koum-“Hayır. Yüzlerine dikkatli bak. Savaşmaktan çok eğleniyorlar.”

    b-“Birbirlerine öldüresiye saldırıyorlar, ve bundan eğleniyorlar mı yani?”

    Koum-“Orklar savaşmak için dünyaya gelmiş. Yapımızda var.”

    b-“Peki kim haklıydı? Atanız Kian Rolas mıydı yoksa Kiam Holas mı?”

    Koum-“ikisi de.”

    b-“Nasıl yani?”

    Koum-“Kian Rolas ve Kiam Holas ikizlerdi. Ama ikisinin de yan yana durduğu görülmemiştir. Ne zaman biri gelse diğeri savaşa giderdi. O elinde gördüğün topuzların biri Rolas’a diğeri Holas’a aitti. Atalarından bugüne kadar biri sahte olduğu düşünülerek savaş çıkmıştı. Ama senin sayende bu savaş son buldu. Yüzyıllar sonra artık topuzlar birbirine nefret bağı ile değil, sevgi bağı ile vuruyorlar. Ve bu tokmaklar birlikte iken daha güçlü.” Vay be. Desene yüzyıllardır mallıktan savaşıyorlar, boşa kan döküyorlar. Resmen bir ırkın kaderini değiştirdim.

    Koum-“Şimdi şunu al.” Bana bir balta attı. Ama orkların kullandığı baltaydı. Kaldıramıyordum. “Bugünkü amacın bunu kaldırmak. Kolay gelsin.” Lan kaç kilo bu? Neyle yaptınız bunu? Kaldıramıyorum amk. Altıma yapacam kaldırayım derken. Kalkmıyor. Koduğumun baltası kalkmıyor.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster