+1
Kız yurdunun giriş kapısı stadyuma bakıyordu. Kapının sol tarafında bulunan büyük pencereleri olan bölüm de kafeteryaları olmalıydı. Bir kaç turdan bir ara gözüm o pencereye takıldı. içeride lambalarının yanıyor olmasının da etkisiyle bir iki kişinin dışarıyı seyrettiğini farkettim. Belki de kim bu manyak diye bana bakıyorlardı. Doğrusu kime ve neye bakıyor olurlarsa olsunlar hiç umrumda değildi. Vakit ilerledikçe tur sayısı arttıkça pencereden dışarı bakan öğrenci sayısı da artıyordu. Kim bilir hakkımda neler düşünüp hangi tahminlerde bulunarak nasıl bir yorum yapıyorlardı. Bu da umrumda değildi.
iyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
insandan insana şükür ki fark var
Kimine cennetse kimine zindan
iyi ki bilmiyor kalabalıklar
Şair kalabalıkların cam arkasından yağmura bakmayı bilmediğini söylese de asıl gerçek değilmiş bu.
Buraya bacaklarımın beni artı taşımayacağı duruma gelinceye kadar, yıkılınca kadar koşmaya gelmiştim. Saatimi çıkarmamıştım. Gelirken de bakmıştım. Koşmaya başladığımda da. Su geçirmez özelliği olduğu için çıkarmaya gerek görmemiştim. Ekonomik şartları sınırlı olan bir öğrenciye göre hatırı sayılır derecede yüklü bir para vermiştim. Belki abarttığımı düşüneceksiniz ama değil: saatin içi su dolmuştu. Koşmaya başladığının on sekizinci dakikasından itibaren çalışmıyordu. Başka zaman olsa kandırıldığım için çok zoruma gidecek olan bu durum da umrumda değildi. Bozulan saat de umrumda değildi. Bir saatten fazla olmuştu ve ben, yağmur iliklerime geçmiş olmasına rağmen, üzerimdeki kıyafetlerin ve özellikle onun hediyesi olan kazağın emdiği onca yağmur suyunun ağırlığına rağmen hala yorulmamıştım.