-
76.
+4Özür dilerim beyler, ilgi gelmeyince bırakmıştım. Devam edeceğim .Amacım sözlük tarihinin en uzun soluklu hikayesini yazmak.
Devam ediyoruz.
Uzun yıllarımı burada geçirmiştim. Buranın diline iyice hakim olmuştum. Zaten öğrenmek için bir kaç yıl yeterli oluyordu. Çok zengin bir dil değildi ve temel ihtiyaçlardan bahsediyordu.
Kabilemiz (Artık iyice kabul edilmiştim) her sene belirli bir gün toplu çiftleşme töreni düzenliyordu. Yanlış anlaşılmasın, bu tören grup ciks gibi değil. Ergenlik çağına gelmiş gençler evlendiriliyordu. Beni de kabile reisi pembe derili bir hanımefendi ile nikahlamıştı. Kimse kimseden utanmadığı için açık alanda birleşmiştik...
Fakat farklı kromozomlara sahiptik. Farklı genetik yapılarımız vardı, bu yüzden hiç bir şekilde bir çocuğumuz olmuyordu. Bazen ölü doğumlar gerçekleşiyordu fakat doğan bebek ne bana ne de eşime benziyordu.
Tam olarak hatırlamıyorum fakat iki kez güneş tutulması yaşamıştık o tarihten sonra, ve ilk kez bir savaş gördüm. Geceydi ve toplu yemekten aşırdığımız bir kaç elmayı yiyorduk. Bir anda çığlıklar sardı çevremizi. Ateş! Evin duvarına açılmış küçük bir hava deliğinden görebiliyordum. Kırmızı bir şekilde diğer evleri kaplıyordu. Eşimle beraber çabucak evden çıktık ve koşmaya başladık. Bu arada Yuğh'ta ortalarda gözükmüyordu. Küçük bir at-dinozor karışımı bir yaratığa binen mızraklı bir herif üstümüze doğru geliyordu. Anlayamamıştım. Biz hayvan değildik ki? Birbirimizi yemezdik. Onlar neden bize saldırıyordu? Halbuki onlarda bizim gibiydi. Hepsi yeşil ve pembe renklerdeydi.
başlık yok! burası bom boş!