aklımıza takılan bir pratik vardı,

Aşağıdaki karardaki hukuki problemi ve görüşünüzü 5171 Sayılı CMK’yı dikkate alarak belirtiniz :

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan sanık L’nin yapılan yargılaması sonucunda; Beraatine dair Bakırköy 4.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 7.5.2002 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi müşteki vekili tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 5.8.2002 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

Müşteki vekilinin 3.4.2002 tarihinde usulüne uygun müdahale talebini içeren dilekçe verdiği, müdahake kararının verilmemiş olmasının hükmü temyiz etme hakkını ortadan kaldırmayacağı ve yasal süresinde temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla,7.5.2002 tarih ve 2002/61 müteferrik sayılı temyiz talebinin reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilerek,1.5.2002 tarih ve 2001/1733 esas 2002/427 sayılı karar üzerinde yapılan incelemede:
1. Müşteki vekilinin 3.4.2002 tarihli dilekçesiyle usulüne uygun olarak bulunduğu müdahale talebi hususunda olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemesi,
2. 4.4.2002 tarihinde yapılan keşif tutanağının önceden hazırlanmış matbu evrak üzerinde boşlukların doldurulması suretiyle yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, müşteki vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan… istem gibi bozulmasına … karar verildi. (2 CD, 31.3.2003, E.2002/21258, K.2003/2158)

Cevabım:
CMK md. 260'a göre katılma isteği karara bağlanmamış olan kişiler de temyiz başvurusu yapabilirler. Bu nedenle temyiz talebinin usülüne uygun olduğunu düşünüyorum.
Katılma talebine herhangi bir karar verilmemesi bence ekgib yargılamayı doğuracaktır. Çünkü böyle bir durumda davanın gelişimine göre suçtan zarar görenin iddia ve talepleri incelenemeyecktir. Ayrıca usulüne uygun bir katılma talebinde hakim CMK 238 gereği bir karar vermelidir. Bu nedenle bozma kararının da hukuka uygun olduğunu düşünüyorum.