+11
değil mi?
Bir defa parti işlerini bir kenarıya bırakalım... Bunların kimin neden olduğunu da kenarıya bırakalım... Milliyetçiliği de kenarıya koyalım... Sadece objektif bakalım.
Küçük bir çocuk olduğumuzu var sayalım... Yeni doğduk. Aklımız hiç bir şeye ermiyor... Orta durumlu bir ailenin çocuğu olduğumuzu varsayalım.
Biraz büyüdük ve taktan bir eğitim sistemi ile 5-6 yaşlarında buluştuk...
5-6 yaşında bize hayatın sınavdan ibaret olduğunu o küçük kafamıza yerleştirdiler...
Biraz daha büyüdük... Kaprisli Türk kızları ve lise çağı. Cebinizde tek paranız orta durumlu ailenizin verdiği 5 TL paradan ibaret. Bütçeniz yok...
Bazı şeylerden vazgeçmek durumunda kaldınız...
Lise bitmek üzere genç delikanlısınız... Tam da hayatınızı yaşayabilecek çağlarınız. 18 geçer geçmez bazı şeylerin bilincine varıp kendinizi siyasetin ortasında buluyorsunuz... Büyük olasılıkla da ailenizin benimsediği ideolojiyi benimsiyorsunuz...
taktan eğitim sisteminin size dayattığı her şey sınavdan ibaresi Ailenizin size dayattığı ideoloji ile yer değiştiriyor...
daha sonra siyaset hayatınızdan hiç çıkmıyor... Haber açıyorsunuz savaş, öğle televizyonu açıyorsunuz meclis konuşması...
Hayatınız bunun üzerine kuruluyor...
Asla kendiniz olamıyorsunuz...
Daha sonra üniversiteye başlıyorsunuz... Şu zamana kadar hiç bir şey gibinizde olmuyor... Her şey toz pembe. Yaparım, ederim... Çünkü küçük yaşta ki insanın hayalleri her zaman daha yükseklerdedir... Yapabilirim diye düşünür. Yapar da ama imkanlar...
Üniversite 2 sınıfa doğru maddiyat kaygısı ile boğuşuyorsunuz... 5 yaşındaki sına kaygısı, lisede ki karı kız kaygısı, üniversite 1 deki ideoloji kaygısı lise 2 ve sonlara doğru yerini maddiyat kaygısına bırakıyor...
Evleneceğiniz zamanı düşünüyorsunuz ama eviniz ve arabanız yok. Nasıl olacak ki? diye soruyorsunuz kendinize..
Lise sona kadar bu kaygıyla geliyorsunuz ve tüm diğer kaygılar yerini acaba iş bulabilir miyim kaygısına bırakıyor...
Hayatın pahalı olduğu bu ülkede evin 250-400 bin tl olduğu, arabanın ve benzinin, ötv nin ateş pahası olduğu bu ülkede acaba diye düşünüyorsunuz?
Bu defa bu düşünce bütün gününüzü alıyor... Otobüste giderken, uyurken...
Mezun olup şanslıysanız iş buluyorsunuz... Asgari ücretle başlıyorsunuz. Bir ev alabilmek, bir araba alabilmek için yıllarınızı dişinize takıp binlerce saat köpekler gibi çalışıyorsunuz.
Niçin mi? bir ev bir araba sahibi olabilmek için?
Kaç yıl mı? 10-15 yıl çalışıyorsunuz... Yaşdıbınızın 23 senesi de okumakla geçmişti... Yani bu ülkede şanslıysanız 33 -35 yaşına kadar ev ve araba sahibi olursunuz.
Ardından bir kadın sevip evleniyorsunuz bu defa çocuklarınız oluyor bu defa onlar için yaşamaya başlıyorsunuz...
Kısacası bu ülkede kendiniz için yaşamıyorsunuz...
Bu ülkede, devlet için, siyasi ideolojilerin parçası olmak için... bir tak sahibi olabilmek için ve aileniz için, ev ve araba gibi objeler için yaşıyorsunuz...
Bizler sistemin birer köleleri olarak yaşıyoruz.
Yaşamak bu olmamalı ( Hangi partiden olursanız olun ) yaşamak, gençlerin geleceğe güvenle bakmaları, gelecek kaygısı gütmeden emin adımlarla ilerlediği, insanların yaşlandığında acaba demediği?! insanların kendine vakit ayırabildiği... ideolojilerin sevgilerin önüne geçemediği noktalardır yaşamak.
Oysa ki Almanya gibi gelişmiş ülkelerde bu durum daha farklı.
Sevgiyle kalın... Yazı bana aittir.. Yaşamdan parçalar içerir.
NOT: Hiç bir siyasi ögeyi katmadım... Özet isteyenlere özet yok, bunlar hayatın gerçekleri ister okursun ister okumazsın.