-
1.
-2Merhaba ben kafası karışık bir nihilist deist biriyim ve beni buna iten cevapsız soruları size yönelteceğim.
Öncelikle nihilizmi bilmeyenler için kısa özet niteliğinde ve ne kadar mantıklı bir düşünce sistemi olduğunu gösteren şu videonun linkini bırakıyorum.
https://youtu.be/MBRqu0YOH14
Sorulara başlamadan önce bir önsöz yapayım. Öncelikle burda satırlarca evrim tartışmaya gelmedim ve sorularımın evrimle alakası da yok zaten. Az düşünüldüğünde evrimin de tartışılmasının aptalca olduğu görülebiliyor. Zira tartıştığımız şey bilimle alakalı ve gerekli ve tartışanlar aksine bu bilimle alakalı en donanımsız kişiler. Benim sorularım ise aksine hepimizin doğuştan sahip olduğu mantığımızı kullanarak düşünebilceğimiz sağlıklı bir şekilde tartışılabilinen sorular.
Sorulara geçelim,
1. Soru
Allah neden evreni yarattı problemi. Allah Kuranda tanımlandığına göre kusursuz, hiç bir şeye muhtaç olmayan, herşeyi bilen bir varlık. Ayrıca hepimiz Allahın belirli sıfatları olduğunu da biliyoruz. Yani Allahın kusurduz bir varlık olduğunu söyleyen sıfatlar. Zati mi subuti mi tam olarak bilmiyorum. Neyse bu konuda zaten hepimiz hemfikir soruyu birazcık daha anlaşılabilir bir hale getireyim.
Demek istediğim Allah madem kusursuz bir varlıksa evreni yaratmasının nedeni ne? Birçoğunuzun "imtihan için" diye cevap verdiğini duyar gibiyim . Ancak Allahın bizim gibi aciz varlıklar için bir imtihan diyarı yaratmasının nedeni ne? Sonuçta hiçbirşeye muhtaç olmadığını biliyoruz böyle birşey yaratması onun için gerekli birşey değildi, zaten kusursuz bir varlıktan bahsediyorsak "gerekli" sözcüğünü kullanmak sözkonusu bile olamaz. Madem öyle neden? Canı mı sıkıldı acaba düşündüğüm oldu zaman zaman ancak Allah kusursuzdur can sıkıntısı diye birşey olamaz onun için.
Tam bu noktayla alakalı bir ayet mevcut ki çok garip.
“Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim mahlûkatı yarattım.” (Acluni, II, 132)
Yani bu ayette anlatıldığına göre Allah bilinmek için bu kainatı yarattı. Peki Allahın bilinmeye ihtiyacı mı vardı?
2. Soru:
2. soru biraz da argüman niteliğinde. Bu sorumda da imtihan sisteminin adaletiyle alakalı aklıma takılan problemleri derleyeceğim. Ve derlerken hep bir örnek üzerinden gideceğim. Yani mesela imtihan sistemini LYS yi örnek vererek işleyeceğim. Yazının devamında daha iyi anlayacaksınız.
Şimdi 2 kişiyi baz alalım. Bu kişiler değişik illerde yaşayan aynı zeka seviyesinde insanlar olsun. Bir tanesinin ismi Savaş diğerinin ismi de Barış olsun ve ikisi de aynı anda doğmuş olsun.
Şimdi bu iki arkadaş 20 yaşındalar ve ikisi de ateistler ancak sorgulamaya araştırmaya çabalıyorlar. Savaşın da Barışın da akıllarında çeşitli soruları bulunmakta ve islamda cevaplarını arıyorlar. Ancak 10 yıl sonra Barış 30 yaşında ölüyor ve ateist olarak vefat ediyor. Savaş ise hayatına devam etmekte. Aradan 20 yıl daha geçiyor ve Savaş 50 yaşında sonunda sorularına mantıklı cevaplar veren ve kafasındaki bütün soruları cevaplayan bir imamla tanışıyor. Böylece müslüman oluyor artık. Ardından müslüman olarak ölüyor.
Bu örnekte anlatmak istediğim ise Allahın bizim için tanıdığı farklı süreler. Barış 30 yaşında ölüyor, ama Savaş gibi 20 yıl daha yaşasaydı belki de o da Savaş gibi müslüman olarak ölecekti. Demek istediğim Allahın bizler için tanımladığı farklı sürelerde ömürler içerisinde, miktarlara bağlı olarak elimize geçecek olan fırsatların farklı miktarda olmasıdır.
LYS örneğinde ise şöyle düşünebiliriz. Savaş ve Barış LYS sınavındalar. Garip olan, Barışa 30 dakika tanınması Savaşa da 50 dakika tanınması. Sizce böyle bir sınav adaletli mi? Eğer değilse bu Allahın aksine kusurlu olduğuna bir delil değil midir?
Aynı sorunun 2. argümanı:
Bu sefer aynı koşullardaki Mehmet ve Alinin tek farkının aralarındaki zeka seviyesinin olduğunu farz edelim. Ali çok zeki, Mehmet ise Ali'ye nazaran çok daha az bir zekaya sahip olduğunu düşünelim. Mehmet ailesi de müslüman olduğu için o da müslümandır ve onu, bulunduğu islam yolundan sarsacak sorgulamalarla karşı karşıya pek gelmemiştir. Şunu unutmayalım ki herkes düşünemez bu dünyada. Ali ise Mehmetin aksine aklını kurcalayan sorularla boğuşmaktadır ve her geçen zaman islam yolundan daha da şaşmaktadır.
Burdan çıkarmamız gereken ise, Allah hepimize ayrı bir zeka ayrı bir düşünce gücü vererek bizi yaratmıştır. Pekala öyleyse zeki kişilerin islam hakkında sorgulama süreci zeki olmayanlara nazaran daha fazla ve tehlikeli olmayacak mıdır? Bu da onların Müslüman bir şekilde ölmelerinin olasılığını büyük ölçüde azaltmayacak mıdır? Zeki kişi öldüğünde ise Allaha karşı "Beni de diğerleri gibi zekamdan az koyarak yaratsaydın, diğerleri gibi kolayca cennete erişseydim" diye feryat etmeyecek midir?
Bunu da LYS sınva giren Ali ve Mehmetten örnekleyelim. Bu durumda Alinin soruları çok zor, Mehmetin soruları ise daha az zor olacaktır. Peki bu adalet midir?
Aynı sorunun 3. argümanı ise şöyle:
insanın bilgi edinirken kullandığı belirli araçları vardır. Örneğin gözü, kulağı, eli, burnu vs vs. Biz bu duyu organlarımızla edindiğimiz bilgilere inanırız. Örneğin güneşi gördüğümüzde güneşin var olduğuna inanırız hepimiz öyle değil mi? Bildiğimiz gibi peygamber efendimiz Allahın insanlara gönderdiği bir elçidir. Zaman zaman da anlatıldığı gibi mucizeleri gerçekleşmiştir. Örneğin hepimizin bildiği Ay'ı ikiye ayırma mucizesi. Bu sefer peygamber efendimiz zamanında yaşamış Mahmud diye biri olduğunu farz edelim. Mahmud'un kafir olduğunu düşünelim, taa ki peygamberimizle karşılaşana kadar. Mahmud peygamberimizin Ay'ı ikiye yarma mucizesine şahit oluyor ve bu mucizeyi bilgi alma araçlarından birini kullanarak (gözünü) doğruluyor ve bu olağanüstü güçleri olan kişinin mantıken peygamber olduğunu düşünüyor ve %100 iman ediyor.
Peki günümüzdeki kişiler? Bizim bilgi alma araçlarından hiçbirini kullanma fırsatımız yok. Biz akıl yürüterek ve Kuran denilen peygamberimizin vahiy yoluyla aldığı bilgilerin yazılmış olduğu iDDiA edilen kitaba göre iman ediyoruz.
Şahsen ben peygamberimiz döneminde yaşamayı yeğlerdim. Böylece aklımdaki sorularla uğraşmak zorunda kalmaz mucizelere şahit olduğum için direk iman ederdim. Benim için daha kolay ve temiz olurdu. Aslında şimdi de biri gelse aynı şekilde Ay'ı parçalasa benim için yine aynı durum olur yine iman ederdim. Demek istediğimi LYS örneğiyle anlatacağım sanırım yine.
Mahmud ve bizim aynı LYS sınavında olduğumuzu düşünün. Gözetmen öğretmenin de peygamber olduğunu düşünün. Gözetmen öğretmen ise gidiyor ve Mahmuda sınavında yardım ediyor.? Adalet mi?
Sorularım bu kadar bu soruların cevaplanması açıkçası benim sürecim için çok faydalı olacaktır.
başlık yok! burası bom boş!