+23
-1
direk dansına başlayınca para karşılığı ciks teklifleri bana da gelmeye başladı. ukraynalı kadar olmasa da haftada bir en kötü ihtimalle on günde bir geliyordu. hepsine direk hayır diyordum. çünkü karşıma kimin çıkacağını bilmiyordum. zaten çok güzel biri olsa niye para versin yolda yürürken beğendiği birini çevirse istediğini alırdı.
o yazın sonuna kadar, direk dansı yapmaya devam ettim. gitgide alışıyordum. ukraynalıyla ciks hayatımızda alanyayı terk ettiğim güne kadar devam etti. ama aramızda sevgililik gibi bir ilişki yoktu. o hala aynı işleri yapmaya devam ediyordu. beraber oluşumuz salt ciks amaçlı değildi. yan yana olmamız ikimize de iyi geliyordu sadece. tabi ben bazı günler mekandan bulduklarımla da beraber oluyordum... böyle anlatınca her gün ciks yapıyormuşum gibi görünüyor ama haftada 2-3 kez yapıyordum. artık skor arttırma amacım hiç kalmamıştı. o yüzden fazla uğraşmıyordum.
alanya da işim bitene kadar olaylar böyle devam etti. tüm bunların dışında buraya not düşmeme değecek bir şey daha yaşadım. o da kötü bir şey değil bence. yaptığım için mutluyum.
bir gün sahneden indikten sonra, çalışanlardan biri yanıma geldi. seninle görüşmek isteyen bir müşteri var dedi. ben her zamanki gibi yorgunum dedim ve gitti. 10 dakika sonra yine geldi. aynı müşteri ısrar ediyor. seninle görüşmesi lazımmış, bir şey diyecekmiş dedi. ulan acaba beni tanıyan birimi diye düşündüm. bir anda kalp atışım hızlandı. haberi getiren adamı takip ettim localara giden koridora vardık. 50-60 yaş arasında bir kadındı ve yabancıydı. rahat bir nefes aldım. yanına gittim merhaba dedim. kadın merhaba dedi. birbirimize bakarken o lafa girdi. seninle görüşmek için ben ısrar ettim, geldiğin için teşekkürler dedi. galiba ingilizdi çünkü aksanı ateş ediyordu.
bende önemli değil ama ben sadece dansçıyım. görüşme yapmıyorum dedim. kadın lafa girdi. kendim için istemiyorum. kızım için dedi. ben bir tak anlamadım ama yine de görüşme yapmadığımı tekrar ettim. lütfen, lütfen diye elimi tuttu. anlatmaya başladı. kızının kanser olduğunu, çok uzun ve zor bir tedavi süreci geçirdiğini bu süreçte çok yalnız kaldığını. hastalığının iyileşmesini beklerlerken yayıldığını söyledi ve konuşmaya devam etti. kızımın en iyi ihtimalle dünyadaki son 1 yılı. onun eğlenmesini, en azından çektiği acıları bir anlığına bile olsa unutmasını istiyorum. dansçılar arasında hep sana baktı. sorduğumda da tatlı olduğunu söyledi. hatta bunu söylerken benim için 'boyish' kelimesini kullandı. galiba çocuksu demek istemişti. tüm bu anlarda elimi tutuyordu. gözleri dolmuştu ama ağlamıyordu. ister istemez bende etkilenmiştim. zaten ne denir ki böyle bir durumda?
lafı çevirmek için kızınızın haberi var mı? dedim. o da yok ama yine de seni ona zütürmek istiyorum. kabul etmese de paranı alırsın diye ekledi. ben uzun bir süre konuşmadan sessiz kaldığımı hatırlıyorum. sessizliği o bozdu. lütfen kızıma son bir şeyler yapmama yardım et dedi. evet dedim. ne diyecektim ki başka?
kaldığı oteli ve oda numarasını, öğlen beklediği saati söyledi ve gitti. bende üstümü giyindim. kendi evimin yolunu tuttum. hafif duygusala bağlamıştım. acaba aynı hastalığa yakalanmış bir türk kızı için annesi bunu yapar mıydı? annesi iyi bir şey mi yapıyordu? kızı öğrenince sinirlenmez miydi? bence sinirlenirdi. nasıl yapacaktım yani kız hasta ya bir şey olursa? bunları düşüne düşüne uyudum beklenen saat yaklaştığında elimden geldiğince şık giyindim. evden çıktım taksi durağına kadar kendim yürüdüm. otele varınca direk odaya çıktım. kapıyı anne açtı. içeri girdim. otelin en iyi odası olabilirdi. salon gibi bir yere girdim. kız koltukta oturuyordu. gayet şık giyinmişti galiba haberi vardı. annesi lafa girdi. bu sira sayi sifati. dünkü mekanda o da vardı. seninle tanışmak istedi dedi. sonra bana döndü kızını tanıttı. kızın adı şayeen'miş. ben kızın beni tanıdığını sanıyordum ama galiba tanımamış annesi dünkü dansçı çocuk boyish olan deyince tepki verdi. ben şayenin karşısındaki koltuğa oturdum ama kız bana gülümseyip annesine döndü. diğer odaya gittiler. konuşma sesleri geliyordu ama hiçbir şey anlamıyordum. zaten kendi aralarında konuşurken aksanları daha fena oluyordu. annesi yanıma geldi. sen yanına gider misin sana karşı daha sakin olacaktır dedi. kalktım odaya gittim. oturduğu koltuğa oturdum. yine bana gülümsedi. annem hala kabullenemedi. kusura bakma dedi.
o anlarda yapmam gereken kızı ikna etmek değildi. yani sıradan bir kızı yatağa atarken yaptıklarımı yapamazdım. yapmam gereken onu arkadaş olabileceğimize inandırmaktı. lafa nasıl girsem diye düşünürken. kusura bakma ingilizcem iyi olmayabilir dedim. o da sorun değil dedi. annen dün beni beğendiğini söyledi dedim. güldü, her gün onlarca erkeği beğeniyorum dedi. onlardan birisi olmak güzel güzel dedim. kaç yaşında olduğunu sordum. 24 dedi. ne iş yaptığını sordum. söyledi. ne zamandır alanyada olduğunu sordum söyledi. nereleri gezdiğini sordum. söyledi. bu kez ben kendimi anlatmaya başladım. adım şu, 20 yaşındayım. şu bölümü okuyorum. yazın başından beri dansçılık yapıyorum dedim. ek olarak bu işimi yapıyorsun dedi. bu kez ben güldüm. hayır sadece dansçılık yapıyorum ama annen tatilde yalnız kalmanı istemediğini söyleyince geldim. normalde huur değilim dedim. yine güldü ve tatlı olduğumu söyledi. yavaş yavaş ısınıyordu. ona yogadan bahsettim. ilgisini çekti. iyileştikten sonra bende yapmayı düşünüyordum dedi. bu lafından sonra bozuntuya vermedim devam ettim. beraber deneyelim mi dedim. yok dedi. biraz sustuktan sonra çabanı anlıyorum ama beni daha kötü hissettiriyor dedi. bende, bir çabam yok sadece seninle güzel vakit geçirmek istiyorum. annende beni o yüzden çağırdı. ikimizinde amacı seni kötü hissettirmek değil mutlu olman dedim. boş boş baktı. yoga yapalım mı dedim yine? cevabını beklemeden tişörtümü çıkarıp yere oturdum. bağdaş kurdum. ingilizce god'lı falan bir şeyler dedi güldü. bir kaç dakika boyunca beni izledi. yapsan belki seversin, yanıma gelsene dedim. bu kez geldi. kendimce ne yapması gerektiğini anlattım. nasıl durması gerektiğini nefes alışlarını her şeyi gösterirken elim hep vücuduna temas halindeydi.
bir kaç artistik duruş gösterdim. sıradan tepkiler verdi. o sırada neden burada olduğum aklıma geldi. görevim bakıcılık değildi. gelme amacım belliydi. yanına tekrar oturdum ve dudağına yapıştım. öptükten sonra emin misin? dedi. ben de ne için dedim. bir memesi olmayan biriyle daha önce yaptın mı? dedi. böyle bir soruya ne cevap verilir. hayır yapmadım ama seninle güzel vakit geçirmek için elimden geleni yaparım dedim. galiba ilk adımı benden bekliyordu. pantolonumu da çıkardım. yanına oturdum. gözleri doldu. ciks yapmak istemiyorsan sorun değil. konuşabiliriz, film izleyebiliriz, dışarı çıkabiliriz ya da dans edebiliriz. ne istersen yapabiliriz. sana iyi gelmiyorsam gidebilirim de dedim. gerek yok kal dedi. o hala yerde otururken ben yatağa uzandım. beş dakika sonra yanıma gelsene dedim. geldi o da uzandı. sarıldık birbirimize. bir süre öyle kaldık. ben bir yandan da duygusal açıdan etkilenmiştim. ya kalkmazsa korkusu kafamı kurcalamaya başlamıştı. tekrar öpüşmeye başladık. bu kez kendini bırakmıştı. elbisesini ben çıkardım. evet bir memesi yoktu ve dikiş izleri vardı. önümde çıplak kaldığında o da dikiş izlerine baktı. sanki ilk kez görüyormuşçasına sonra da bana baktı. kendime çektim hiçbir şey yokmuş gibi sevişmeye başladık. o sırt üstü uzandı ben onu memnun etmek için her şeyi yaptım. aletimin kalkmaya başladığını hissettiğimde bende tamamen soyundum. hayatımda yaptığım en yavaş ciksti. çünkü canını yakmak istemiyordum. o da zaten bana hiç komut vermedi. tamamen kendini bana bıraktı. o esnalarda annesi bir kere kapıyı aralayıp anlık bir bakış attı. galiba kızı iyi mi diye. o gün yaptığım ciksten çok fazla zevk aldım ama daha farklı bir zevkti bu. karşımdakinin tatmin olduğunu gördükçe daha da artan bir zevkti. bitirdikten sonra yatakta yine sarıldık birbirimize ama bu kez o daha konuşkandı. kahkaha falan atıyordu.
görevimi yerine getirdikten sonra çekip gitmek zor geldi bana. yemeğe çıkalım mı? istersen annede gelir dedim. olur dedi. duş alıp yemeğe çıktık. annesi de geldi. yemekten sonra otellerinin önünde annesi bana teşekkür etti. uzun süredir bu kadar normal bir gün geçirmemiştik dedi. ve 200 euro çıkardı cebinden. başta almak istemedim. ısrar etti. parayı almazsam ona kızının ölecek olmasını hatırlatmış olurmuşum. parayı aldım ve ne kadar daha burada olduklarını sordum. izin verirse şayeenin arkadaşı olarak bazen gelmek istediğimi söyledim. yine teşekkür etti. sonraki bir hafta boyunca şayeni 3 kez ziyaret ettim. üçünde de ciks yaptık ve birinde de gece yarısı yüzmeye gittik. tıpkı ukraynalı ve gineliyle yaptığımız gibi. memesi alındığından beri ilk denize girişiyimiş.
şayen yaklışık 5 ay sonra öldü. ölüm haberini facebookta arkadaşlarının resmine yaptığı yorumlardan anladım...
Tümünü Göster