+2
Büyük oyun için önce tanınmam ve para gerekiyordu. Bir süre turnuvadan turnuvaya soyluları bayıltarak yenilmez olmadıklarını gösterdim. Ziyafetlerine davet edilerek onlara (ve leydilerine) neler yapabileceğimi gösterdim. Sevilen ve tanınan biri olmuştum. Kendimi idare edecek kadarda param vardı ama yetmezdi, ticarete atıldım. Kazancım biraz daha iyiydi, ama güvenliğime odaklanmaktan etrafı gözlemleyemiyordum. Yüklerimiz boşalır, ceplerimiz ve midelerimiz dolarken kaç köy yağmalanmış, kaç çiftçi katledilmişti… Bazı şeyleri anlamalıydım, eğer amacıma ulaşmak istiyorsam yok etmeyi amaçladığım kaosu beslemeli büyütmeliydim. Belli bir tarafa değil kaosa hizmet ediyordum, farklı zamanlarda farklı renkler altında casusluklar, iftiralar ve soylu pisliklerini takip ederek kervanlara saldırdım ortam gerildi şanslıysam savaşlar ilan edildi. Bunlar olurken kasalarımda doluyordu, önemli şehirlerden başlayarak yatırımlar yaptım, işler kuruldu ve her şehirde bir imalathanem vardı. Savaş her şeyi alırken ben kar edenlerdendim. Paralı askerlik yaptığım zamanlar yağmalayabildiğim kadar köy yağmaladım, Kalradya’nın yarısı benden nefret ediyor ama korkuyorlardı. Bu zavallı sancaksız asker soyluların rahatını bozulmuştu, para kazanamıyor, öfkeyle hatalar yapıyorlardı. Ele geçirdiğim soyluları serbest bırakıyordum çevrelerinde aşağılanıyor ama karşılaştığımızda ağzımın içine bakıyorlardı. En çok parayı bu zamanlarda biriktirmiştim, artık geleneksel birliklerin yanında haydutlar, çapulcular, Kiralık Kılıçlar, Atlı Paralı Askerler, Kelleci Reisleri ve acımasız Kılıç Kardeşleri yanımda savaşıyorlardı. Etrafta ne kadar bayraksız bin varsa grubumdaydı. Hükümdarlar tarafından sevilmeyen ama aranan biri olmuştum…