-
176.
0-20-Tümünü Göster
Telefonun aniden yüzüme kapanmasıyla kalakalmıştım.
Lale Teyze ve Eray şaşkınca beni seyrediyorlardı.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu Lale Teyze kuşkuyla.
"Yo sanmıyorum. Herhalde bağlantı gitti."
Yine de Eray buna inanmıyormuş gibi kaşlarını çattı ve düşünmeye başladı. Sare'nin niye birdenbire telefonu kapattığına anlam verememiştim. Muhtemelen zamanımı alıp beni oyalamak istemişti. Onun tarafından bir kez daha oyuna getirilmiş olmalıydım, bunu ilk kez kafama takmayarak yemeğimi bitirdim ve yüzüme sert bir ifade yerleştirerek ayağa kalktım.
Ellerimi yıkamaya gittim ve biraz soluklanmak için Lale Teyze'ye haber vererek bahçeye çıktım. Gece karanlığında serin bir rüzgar esiyordu ve hırkama daha sıkı tutundum. Bahçedeki koltuklardan birine yöneldim. Telefonumu çıkararak internetteki arama motoruna 'korku hikayeleri' başlığını girerek birkaç creepypasta seçtim ve okumaya başladım.
Birden birinin arkamdan 'Pgibopat mısın Maya?" dediğini işiterek korku hikayemi hızlıca kapattım. Eray her zaman yaptığını yapmış, birdenbire arkamda belirmişti. Yanıma oturdu ve bacağımda duran telefonumu eline aldı. "Bu saatte bunları okuyunca korkmuyor musun?"
"Sen korkuyor musun?" diye ona gıcık bir soru yönelttim.
"Hayır."
Bir süre öylece oturduk. Eray telefonumu biraz karıştırdıktan sonra bana verdi ve koluna sıkıştırdığı kitabı çıkararak okumaya başladı. Kitapta yazanlara merakla baktığımı görünce "Yaklaş," dedi ve beni kendine yaklaştırdı.
Kitabı ikimizin de görebileceği şekilde tuttu. Bu pozisyonu sevmiştim, kendimi biraz daha gevşetsem başımı onun göğsüne koymuş olacaktım. Kitaba odaklanmayı denedim ancak pek de mümkün değildi. Eray'ın kokusunu ve nefesini hissedebilmemin yanısıra rüzgar estikçe kokusu tekrar yüzüme çarpıyordu. "Bitirdin mi?" diye sordu.
"Neyi?"
"Sayfayı okumayı bitirdiysen çevireceğim." dediğinde utançla dudağımı ısırarak "Tabi," dedim.
Yaklaşık beş dakika geçmişti ve biz hala okuyorduk. Sadece kitaba odaklandığı ve beni düşünmediği ortadaydı. Hafifçe kıpırdadım. Beni neden düşünsündü ki? Bedenimi ondan uzaklaştırarak ayağa kalktığımda gözlerini bana çevirdi ve "Ne oldu?" diye sordu.
"Uykum geldi. Ben yatmaya gidiyorum, iyi geceler." dedim ve onun bana iyi geceler dilemesini beklemeden uzaklaştım.
Odama girdiğimde büyük bir macera yaşamış gibi hissediyordum. Dolunay uyuyordu, onu uyandırmadan yanına yaklaştım ve fısıldadım. "Şanslısın Dolunay."
Sonra ise yatağıma yattım.
---
Telefonumdaki saate tekrar baktığımda gece 02.00'yi gösteriyordu ve gök acayip bir şekilde gürlüyor, dışarıda yağmur yağıyordu.
Fırtınalardan her zaman korkmuştum.
Gözlerimi kapatıp uyumayı denesem de gök gürledikçe içim ürperiyordu. Yan tarafımda Dolunay'ın olmasının ve odada yalnız olmamanın verdiği cesaretle yorganın altına girdim. Ancak bir zaman sonra Dolunay'a baktığımda yatağında olmadığını farkettim.
Bir süre beklesem de odaya dönmemişti. Muhtemelen korkup Eray'ın yanına gitmiş ve onunla uyumuştu. Gözyaşlarımın akmasına izin verdim ve yorganın altında ellerimle kulaklarımı kapatım. Gök gürlemesini duymak istemiyordum. Koca odada yapayalnız olduğumu hatırlamak istemiyordum. Dolunay'ın Eray'la beraber uyuduğunu düşünmek istemiyordum.
Yaşlar yanaklarımdan süzülüyordu. Bu gece benim için hayli zor olacaktı.
Ertesi sabah gözlerimi açtım. Arslan'ların evi oldukça sessizdi ve yanımdaki yatak hala boştu.
Elimi yüzümü yıkayarak Eray'ın odasına gittim. Kapıyı aralamamla Dolunay'la uyuduklarını görmüştüm. Eray'ın arkası dönüktü, Dolunay ona arkadan sarılıyordu. Zihnimi iyice topladım ve odaklandım. Dolunay'ın başını koyduğu yastığı zihnimle hareket ettirdim ve iyice odaklanarak başının altından aldım. Dolunay'ın kafası yatağa düşmüştü. Gözlerini aralayarak doğruldu. O beni göremeden tekrar odama girdim.
Bugün cumartesiydi ve Sare'nin telefonda niye öyle davrandığını öğrenemeyecektim. Ve ayrıca P.D şifresini de çözememiştim.
Biraz sonra Dolunay odaya girdi, boynunu tutuyordu. "Yastığı nasıl teptiysem boynum tutulmuş."
"Ben de gece uyandım, bir baktım sen yoksun."
"Fırtına çıkınca sevgilime gideyim dedim," dedi yılışarak. Zoraki bir şekilde gülümsedim. O sırada Eray lavabodan çıkıyordu. Gözlerini ovuşturması ve gözü kapalı halde yürümesi daha uyanamadığının belirtisiydi. Merdivenlerden zorlukla indi ve mutfağa yöneldi. Dolunay'la ikimiz onu izledikten sonra peşinden gittik.
"Annem bugün bizimle olamayacak," dedi Dolunay. "O yüzden gitmeden önce kahvaltımızı hazırlamış. Hadi geçelim."
Masada her zamanki yerime oturdum. Yanımdaki sandalyenin çekildiğini farkedince şaşkınlıkla baktım. Eray yanıma mı oturuyordu?
Dolunay değişik bir bakış atınca Eray açıklama gereği duymuştu.
"Maya ile ben solağız ya, yan yana otursak daha iyi olur. Sen karşıma geç aşkım."
Dolunay safça gülümsedi ve karşısına oturdu. Sessizce yemeğimizi yemeye başladık. Salamları birer birer ağzıma atmaktan çekinmedim ve Dolunay daha yarısına gelmeden kendi meyve suyumu bitirmiştim. Bir zaman sonra kapı çalındı. Dolunay yerinden kalkarak kapıya yönelirken Eray'la o tarafa bakıyorduk. Kapıyı açmasıyla Sare'yi görmüştüm. Dolunay, sevgilisinin eski sevgilisi olan Sare'den elbette haz etmiyordu. "Ne istiyorsun?" diye sormuştu ona.
"Eray'a bir şey deyip gideceğim."
Masadan kalktım ve yanlarına gittin. "Sare telefon konuşmamızda neden pat diye kapattın?"
Sorumu anlamamış gibi kaşlarını çattı. "Efendim?"
"Konuşmuştuk ya, sesin gelmiyordu."
"Üzgünüm. Hatırlamıyorum. Eray'a bir şey söylemek için gelmiştim, onu görebilir miyim?"
Eray da masadan kalkarak yanımıza geldi. Ben o anda neredeyse şok geçiriyordum, nasıl hatırlamazdı? Dolunay istemeye istemeye Eray ve Sare'yi yalnız bırakarak odasına gitti. Ben de hala şok olmuş bir haldeydim. Yavaştan Arslan'ların koridoruna girdim. Eray'lar bahçeye gitmiş olmalıydı. Lavaboya gidip bir elimi yüzümü yıkasam iyi olacaktı.
Koridorda ilerlerken duvarda gözüme bir şey çarpmıştı.
Bir çerçeve. Pars ve Dolunay yan yana durmuş gülümsüyordu, çerçeveye tutturulmuş bir de not vardı.
"En güzel günümüz! P.D kardeşler forever!"
başlık yok! burası bom boş!